Önde konumlandırılan V8 turbo motor, beş kapı, 600 litrenin üzerinde bagaj hacmi… Ortadan motorlu ‘boğa’ için alışılmadık özellikler değil mi? İster istemez bu bir Lambo mu sorusunu sorduruyor. Sürüş izlenimi gösteriyor ki; evet, hâlâ bir Lamborghini…
Lamborghini cephesi yapmış olduğu açıklamada başta Porsche Cayenne olmak üzere BMW X6 M ve Mercedes-AMG GLE 63 S modellerini doğrudan rakip olarak gösteriyor. Buna Urus’un Sant’Agata’dan geldiğini, farklı bir ürün olduğunu ve daha önce benzerine rastlanmamış çok özel bir araç olduğunu da eklediler. Roma’nın kuzeyinde bulunan Autodromo Piero Taruffi’de ilk sürüş için bir araya geldik. Sürüş öncesi pit alanında park halinde bekliyorlar. Kaslı bir görünümü var. Bakınca ben Lambo’yum diyor ve heyecan uyandırıyor. Kompakt bir otomobil söz konusu olmadığı hemen hissediliyor. Üç metrelik aks aralığı ve 5.1 metre uzunluk çıplak gözle bile hemen hissediliyor. 2.2 ton boş ağırlık ve sarı gövde rengi diğer detaylar. Evet, evet sarı bir SUV, taksi sarısı.
İlginizi çekebilir
İlk bakışta taksi sarısı gibi görünse de aslında bu özel bir sarı. Adını yunan mitolojisinden alıyor bir kere. Renginin adını mitolojiden, adını ise yaban öküzlerinden alıyor bu sportif SUV. Urus, süt ineği ile yakın akraba bir tür. Rivayet odur ki, İspanyol güreşlerinde kullanılan boğaların iyi bir yaban öküzü genetiğine sahip olduğu söyleniyor. Biz öyle sarı renkli boğayı izlerken bir Lamborghini çalışanı yaklaşarak “Pist yarım saat senindir” diyor.
O zaman daha fazla bekletmeden Urus’la bütünleşiyorum. Araç önceden çalıştırıldığı için motor zaten sıcak. Ve güncel nesil bir A8 kullanan biri bu kokpitte kesinlikle yabancılık hissetmeyecek, hemen alışacaktır. Çoğu kumanda elemanı Audi raflarından alınıyor. Bu kesinlikle kötü bir şey değil. Benzer uygulamalar ile kıyaslandığında çok da gözü tırmalamıyor. Ayrıca her şey de tam olarak Audi gibi değil. Markanın uzun yıllardır kullandığı ve 1967 yılındaki konsept otomobil Marzal’a gönderme yapan altı köşeli formlar iç mekânı süslüyor.
Pistin hakkını veriyor
Yola çıkmadan önce fotoğrafçı kendine uygun bir yer arıyor. Arkaya geçip oturuyor. Keyfi de gayet yerinde. Bugüne kadar hiçbir Lamborghini’de bu kadar rahat etmemiştir sanırım. Işık yeşile döner dönmez gaza oturuyorum. Orta konsolda; sürüş modları, süspansiyon ve şanzıman ayarına ait Tamburi adı verilen iki adet kontrol düğmesi yer alıyor. Bu düğmeler ele çok iyi oturuyor ve kullanımı da son derece kolay. Tamburu ‘Sport’ moduna alır almaz egzoz sistemi biraz daha keskinleşiyor, adaptif amortisörler sertleşiyor. Ancak bu sertliği tamamen pürüzsüz pist yüzeyinde hissetmek pek olası değil. Geçmişte bir at yarışı pisti olsa da bugün bunu anlamak pek mümkün olmuyor. Urus, düzlüğün sonundaki kombine virajda heybetli gövdesine aldırmadan adeta yılan gibi süzülüyor. İlk tur sonunda lastik ısılarıyla birlikte otomobile olan güven de artıyor. Dolayısıyla tempo da artıyor. Fotoğrafçı ile birlikte Urus da pozisyon alıyor.
Yön değiştirme emrinin anında yerine getirecek kadar direkt ve keskin çalışan direksiyon sisteminin de etkisiyle, Urus virajlara adeta dalıyor. Ne bir kayma eğilimi, ne de bir huzursuzluk söz konusu. Birkaç turdan sonra Urus ile sürücü arasındaki güvenin tamamen elde edilmesiyle tempo daha da artıyor. Viraj öncesinde frenle, ağırlığın ön tekerleklere binmesine izin ver, ani hareketlerden kaçınarak sakince direksiyonu çevir ve çizgide dönerken tam zamanında tekrar gaza otur. Bu teknikle Urus çok daha uzun süre dengesini koruyor ve limitlerin zorlanmasıyla birlikte dört tekerleğiyle birlikte kaymaya başlıyor.
“Otomobili pistte tanıtma konusunda kendimizden son derece eminiz” diyen geliştirme sorumlularından Mauruzio Reggiani, pit alanında “frenleri nasıl buldunuz” diye soruyor. Urus, standart olarak önde 440 mm ve arkada 370 mm çapında karbon seramik disklerle yollara çıkıyor. Kaçırma belirtisi mi? Kesinlikle yok.
Sarı Urus ile pist üzerinde Pirelli lastiklerinin kokusunu bırakırken iki adet beyaz Urus daha pistte marifetlerini sergiliyor. Sessiz diyemem, ama dip gazda bile rahatsız edici derecede gürültülü de sayılmazlar. Motor ve yürüyen aksam gibi şanzıman da grup bünyesinden temin ediliyor. Lamborghini’de kullanılan parçaların çoğu Cayenne, A8, Bentayga ve Panamera ile ortak.
Sekiz ileri tork konvertörlü otomatik şanzıman motorla uyum içerisinde çalışıyor ve manuel modda da son derece hızlı vites değiştiriyor. Bu arada manuel vites değişim modunda motor devir kesiciye girse de sistem vites büyütmüyor. Yani kontrol tamamen sürücüde. Daha çok günlük kullanım amaçlı olan otomatik modda ise şanzıman yine hızlı ama son derece yumuşak bir şekilde vites değiştiriyor. Zaten bir Lamborghini modelinin pist dışında bu denli konforlu olabileceğine inanmak oldukça güç.
Yol kullanımı da büyüleyici
Lastikler soğuduktan ve intercooler da sakinleştikten sonra istikamet pist dışı, yani trafiğe açık yollar. Çok sürmüyor, kendimi Mille Migla rotasında buluyorum. Urus ile yerleşim yerlerinden geçmek pek akıllıca değil. Uzun zamandır kendimi bu kadar medyatik hissetmemiştim. Cep telefonları çıkıyor, flaşlar patlıyor. Kaza yapmadan yerleşim yerinden çıkmak adeta mucize gibi. Görünüşe göre İtalyanlar hâlâ otomobillere tutkuyla bağlı ya da bir Lamborghini SUV cazibe merkezi haline geliyor.
Urus, pist ortamında olduğu gibi bol virajlı karayolunda da kendini mutlu ve evinde hissediyor. Yana yatma eğilimi, yok. Lastiklerde tutunma kaybı yok. Sürücü veya beraberindeki yolcuya yansıyabilecek en ufak huzursuzluk, yok. Dört tekerlekten yönlendirmenin de etkisiyle Lamborghini Urus yolları adeta dümdüz gibi ele alıyor. Viraj varmış, yokmuş fark etmiyor. Güç her zaman ayağın altında hazırda bekliyor. Hangi devir sayısı olursa olsun, küçük bir gaz pedalı dokunuşu anında hızlanma olarak sonuçlanıyor.
Göz açıp kapama süresi içerisinde sürüş için belirlenen rota bitiyor. Lamborghini cephesi satış adetleriyle ilgili herhangi bir endişe beslemiyor. Evet, fiyatı yüksek olabilir ama talep var sonuç olarak. 2018 için öngörülen üretim adedi satıldı bile. Görünüşe göre Lamborghini Urus sadece yoldaki meraklı İtalyanlar için değil, bu tarz gösterişli ve kuvvetle muhtemel asla asfalt dışına çıkmayacak olan bir SUV kullanmak için küçük bir servet ödemeye hazır olan spor otomobil meraklıları için de bir cazibe merkezi niteliğini taşıyor. Haksız da sayılmazlar. Sonuç olarak bir SUV olabilir, ama diğer tüm Lamborghini modelleri gibi bu da tipik bir Lamborghini.
Sonuç
Urus, mükemmel sürüş özellikleri ve sürüş dinamiklerine sahip yapısıyla bizlerin gönlünü henüz prototipken de kazanmıştı. Seri üretim haliyle, prototip olarak bıraktığı izlenimi bir anlamda onaylıyor. Yeni Urus, sahip olduğu tasarım, nitelik ve performans kadar detaylarıyla da hala safkan Lambo özellikleri sergiliyor.
Yazı: Heinrich Lingner
Fotoğraf: Dino Eisele
Son yorumlar