Toyota nihayet kompakt SUV-crossover sınıfına cesaretli bir giriş yapıyor. Ülkemizde üretilip dünyanın birçok ülkesine ülkesine ihraç edilen bu yeni otomobilin direksiyonuna geçtik.
Hemen her markanın kendine özgü bir güven sembolü var. Alman otomobilleri kaliteleriyle, Fransız otomobilleri düşük yakıt tüketimleriyle, Japon otomobilleri de genel olarak sorunsuzluklarıyla bilinir. Bu noktada en güvenilen marka da şüphesiz Toyota’dır.
Japon markanın kendine özgü gelenekçi bir stili olduğunu biliyoruz. Genel olarak ürettiği otomobillerin karakterleri birbirine benzerken, rakiplerdeki gelişmeler onları çok da etkilemiyor.
Fakat konu crossover olunca, Japon üretici ilk kez her anlamda radikal kararlar alarak oldukça farklı bir fikir ortaya çıkarmaya karar verdi.
C-HR, aslında kompakt crossover sınıfı için geç kalınmış bir model. Zira son yıllarda hemen her üretici bu sınıfa bir model sokma çabası içinde.
Toyota, bu otomobille ilgili ilk konsepti 2014 yılında Paris Otomobil Fuarı’nda gözler önüne sermişti. Fazlasıyla fütüristik olan bu tasarımın gerçeğe bu denli dönüşeceğini gerçekten de beklemiyorduk.
Fakat Toyota, geçtiğimiz kasım ayında C-HR’ı ortaya çıkararak bu cesur tasarımlı küçük crossover’ı satışa sundu.
Otomobilin en önemli özelliği tabii ki ülkemizde üretiliyor olması. Fakat bana göre Toyota’nın son dönemde ürettiği en farklı model. Farklıdan kastım aslında otomobilin tasarım, sürüş, teknoloji, motor gibi temelini oluşturan unsurların tamamı yeni.
Toyota C-HR’ın sürüşü ile ilgili gerçekten çok şey söyleyebilirim. Çünkü geçtiğimiz ay Iron Man dergimizde yayınlanan bir konu için kendisiyle Ankara’ya doğru bir yolculuğa çıktık.
C-HR öncelikli olarak sürücüsünü heyecanlandırmayı başaran bir otomobil. Ayrıca tarzı ve sportif sürüşünden ziyade pratikliğe de önem veriyor. Şık coupe tasarımı, ayırt edici tasarım özellikleri, dik eğimli tavan çizgisi ve gizli kapı kolları onu farklı kılmayı başarıyor.
Toyota bu modelle birlikte kalite ve tasarım konusunda yeni standartlar ortaya koyuyor. Kabin boyunca kullanılan malzeme kalitesi, Touch and Go bilgi eğlence sistemi içerde sürücünün aidiyet duygusunu artırıyor.
Arka tarafa baktığımızda ise klostrofobik bir alan bizleri karşılıyor. Burada eğimli tavan çizgisinin payı büyük ve arka camlar sürücü içinde son derece dar bir görüş sunuyor. Fakat bacak ve diz mesafesi yeterli bir seviyede.
Dik açılı bagaj kapağını kaldırdığınızda ise sizi 377 lt’lik bir yükleme alanı karşılıyor.
Yepyeni bir alt yapıyla üretilen C-HR, SUV görünümünün yanı sıra oldukça düşük bir ağırlık merkezine sahip. Üstün sürüş dinamikleri, direksiyon hissi, oturma pozisyonu ve otomobile olan hakimiyetiniz son derece sportif ve kesinlikle daha önceki hiçbir Toyota’ya benzemiyor. C-HR, engebeli yollarla da başa çıkacak çift salıncaklı bağımsız bir süspansiyona sahip ve süspansiyonun sertliği de bu oranda iyi ayarlanmış.
İlginizi çekebilir
Kullandığımız 1.2 lt’lik turbo motorlu C-HR, dört tekerlekten çekiş sistemiyle gücünü yere veriyor. Dinamik tork kontrolü sayesinde ön tekerleklerde çekiş kaybı olduğu takdirde sistem yüzde 50 oranında arka aksa güç uyguluyor.
Spor, normal ve eco modu olan CH-R’ın direksiyon ağırlığını bu seçenekler arasından ayarlayabiliyorsunuz. Ayrıca gaz tepkisi ve CVT şanzımanın oranları da seçtiğiniz moda göre değişiyor.
Turbo ünite yeterince canlı fakat performanslı bir sürüş isterseniz, CVT şanzıman belli bir süre sonra kafanızı şişiriyor. Ayrıca otoyoldaki yüksek hızlarda A sütünü çevresinden gelen rüzgâr seslerini saymazsak C-HR, sessiz ve konforlu bir seçim.
Yakıt verimliliği konusunda ise C-HR’ın rakiplerine oranla etkileyici olduğunu söyleyemeyiz. Onunla ekonomik bir sürüş yapmak için gaza dikkatli bir şekilde basmanız gerekiyor.
Toyota CH-R, 1.2 lt’lik turbo ünitenin yanı sıra 1.8 lt’lik hibrit versiyonla da tercih edilebiliyor.
Sonuç : Her detayıyla farklı
Türkiye’de üretilen C-HR, her açıdan farklı bir Toyota. Bu kez sadece sorunsuz değil değil kalplere de hitap eden bir model yaratılmış. Zaten pazarda yeni olmasına rağmen satış rakamları da bunu gösteriyor. Otomobilin sadece görünümü dinamik değil; sürüş hissi ve oturma pozisyonu da bu yapıyı destekliyor. 1.2 lt’lik turbo ünite yeterince canlı ama yakıt tüketimini kontrol etmek biraz sabır istiyor. Bunun dışında arka oturma alanı biraz klostrofobik. Bu dezavantajları kaliteli kabini ve zengin donanımıyla kapatan C-HR, hibrit versiyonuyla da dikkat çekmeyi başarıyor.
Yazı : Ahmet Armağan
Fotoğraf : Egemen Atiyar
Son yorumlar