Tasarımın otomobil tercihlerinde yükselen değerinin yanında teknoloji ve verimlilik de önemini korumaya devam ediyor. Özellikle benzinli motorlarının verimlilikleriyle adından söz ettiren Japon Mazda’daki gelişimleri Portekiz’deki forumda takip ettik.
Türkiye’de bir dönem Japon ve farklı kelimelerinin tam karşılığı olan Mazda, rotary motor teknolojisi, yüksek sıkıştırma oranları ve yeni dönemdeki modellerinde bedene kavuşturduğu şık tasarımlarıyla farklılık DNA’sını koruyor.
Son dönemdeki fuarlarda gördüğüm konsept Mazda modellerinin birkaç yıl içerisinde yüzde 90 oranında (ki bu 10’luk pay da genellikle ayna gibi parçalar oluyor) gerçekleştiğini görmek, markanın tasarıma duyduğu ilgiyi ve müşterilerinden aldığı geri bildirimleri dinlediğini hissettiriyor.
İlginizi çekebilir
Engine of the Year jürilerine özel olarak yapılan bu davette, yüksek sıkıştırma oranlı yepyeni bir benzinli motoru, gelecek dönemdeki 3 Serisi’nin temeli olan Kai konseptini görme fırsatı bulduk. Önce işe tasarımdan başlayalım. Japon marka, Almanya ve Japonya birlikteliğinden doğan tasarım becerisini günden güne geliştiriyor. Özellikle Kai konseptinin iç mekânında sürücünün gördüğü fakat tabir etmekte zorlanabileceği detaylar, dokunuşlar var. İç içe geçmiş bir kokpit sunan ve bunu Japon felsefesindeki at-sahip temeline dayandıran marka, bazen isimlerini telaffuz etmekte zorlandığım detayları hissettirmeden hayata ve otomobile dahil etmiş. Sürücü ve ön yolcu neredeyse iki ayrı bölümde oturuyor hissinde. Dış tasarımda ise artık alışmaya başladığımız bir çekicilik var. Detaylar ince ve bence Mazda’yı tüm rakiplerinden ayırıyor. Asıl Mazda Vision Coupe’nin canlı halini çok merak ettiğimi de söylemek isterim. Tasarım olarak Mazda’nın atbaşı gittiğini düşünüyorum. Japon markanın tasarımda bir diğer önemli gelişimiyse koltuklarda. İnsan vücudunun hareketini esas alan yeni tasarım teknolojisinde sürücünü koltuğunda daha az istemsiz hareket etmesi hedefleniyor. Bu da yolculuklardaki yorgunluğun azaltılmasına yardımcı oluyor.
Çevre ve elektrik denklemi
Tabii ki Mazda da çevreci akıma katılmış durumda. Markanın taahhüdüne göre emisyon oranları 2030’da şu andakinin yüzde 50, 2050’de ise yüzde 90 altında olacak. 2050’de neredeyse 65 yaşında olacağım için süreyi öne çekme ricasında bulundum. Mazda, elektrikli üretmenin değil o elektriği üretmenin karbon emisyon hesaplamalarını yapıyor. Hesaplarına göre de elektrikli bir kompakt HB’nin bir saatte 100 km yol katettiğinde enerjinin üretim emisyon değeri 200 g/km’yken, bu değer Mazda’nın Skyactiv-G benzinli motorunda 142 g/km. Dürüst olmak gerekirse Mazda’nın teknoloji geliştirmesinde ve geliştirdiğini savunmasında bir gariplik görmüyorum fakat markanın bu değişimde fazla Japon mühendis gözüyle düşündüğünü hissediyorum.
Yazı: Volkan Demirkuşak
Porto, Portekiz
Son yorumlar