Premium orta sınıf mı? İşler iyice kızışıyor. Audi, BMW ve Mercedes modellerini yükledikçe yüklüyor. Daha verimli motorlar, daha konforlu ve daha atak hissettiren yürüyen aksamlar ve en gelişmiş bağlanabilirlik çözümleri. Rekabet artık çok daha çetin…
Belki de ardında belirli bir sistem, belki de akıllıca uygulanan bir strateji vardır. Elleri direksiyondan çek, direksiyonu tamamen ortadan kaldır ve kahveni iç şeklinde tanımlanabilecek tamamen otonom sürüş için birkaç yıl daha beklemek gerekiyor. Yani fanteziler başka bahara ertelenmek zorunda. Dolayısıyla yoğun dur-kalk trafikte mücadeleye, yoğun bir şekilde odaklanmaya ve sinir stres yaşamaya bir süre daha devam etmek zorundayız. Tamamen otonom sürüşe geçinceye kadar ise otomobille iletişim kurmakla yetinmek durumundayız. A-Serisi ile ‘Hey Mercedes’ demeyi öğrendik. Şimdilik makyajlı C-Serisi’nde MBUX sunulmuyor olabilir, ama yeni nesilde o da MBUX ile yollara çıkacak. Umalım da kendisiyle iletişim kurmak isteyen sürücüsüne “Beni meşgul etmek yola odaklanmak zorundayım” gibi saçma sapan bir cevap vermez. Zaten gelişmiş sürüş destek sistemlerine karşın hala sürüş güvenliğinden sürücü sorumlu. Yani gözünü yoldan elini direksiyon ayırma lüksü yok.
Tamamen entegre
İlginizi çekebilir
Yeni BMW, artık herhangi bir düğmeye basmaya gerek kalmadan sesli komuta cevap veriyor. Haliyle o komut “Hey BMW” olacaktır. Navigasyon hedefi girişi kadar araç fonksiyonlarını yönetmek veya yağ durumunu öğrenmek de yine sesli komut sistemi üzerinden mümkün.
Hazır yağ durumu demişken şu motor seçeneklerine de bir bakalım. Dizellerle başlayalım. Giriş seviyesinde ilk etapta iki adet dört silindirli dizel motor yer alıyor. 318d 150 HP üretirken 320d 190 HP güç üretiyor. Bunun dışında bir de B57 ile 330d devreye giriyor. 3 litre hacimli altı silindirli turbo dizel 265 HP güç üretiyor. İlk etapta 320d dört tekerlekten çekişli xDrive ile kombine edilebiliyor. Farklı xDrive kombinasyonları ilerleyen dönemlerde programa dahil olacak. Benzinli cephesinde başlangıcı 184 HP gücündeki dört silindirli 320i yapacak. İlk etapta ürün gamının tepe noktasını 258 HP gücündeki yine dört silindirli 330i oluşturacak. Her iki benzinli motor da dizel motorlarda opsiyon olan sekiz kademeli otomatik şanzımanla standart olarak yollara çıkacak. İlerleyen dönemlerde 340i xDrive ürün gamını tamamlayacak. Optimize edilen sıralı altı silindirli turbo benzinli motor 374 HP güç ve 500 Nm tork kullanıma sunacak. Performans endişesine yer vermeyen bu versiyon, fabrika verilerine göre 0’dan 100 km/s hıza 4.4 saniyede ulaşabilecek. Peki ya elektrikli? Hayır, gereği yok. Bavyeralı markaya göre zaten otomobilleri yeterince verimli.
Ama en azından bir şarj edilebilir hibrit söz konusu: Plug-in Hybrid 330e. Önceki nesil ile kıyaslandığında elektrikli menzil yüzde 50 oranında artmış durumda. BMW şimdilik 60 km’den bahsediyor. Buna bağlı olarak yakıt tüketimi de WLTP normuna göre yüzde 20 azalıyor. Bu ise 1.7 lt/100 km ve km’de 39 gram az karbon salımı anlamına geliyor. Doğal olarak bu iddialı değer, hibrite özel ve tüm 3 Serisi versiyonlarının harcı değil. Tüm BMW’ler gibi yeni 3 Serisi versiyonlarının tamamının ortak özelliği ise: Sürüş keyfi… En azından konu 330i olduğundan bu iddianın doğru olduğu kesin. Sonuç olarak adaptif amortisörleri olmayan 19 inç jantlara sahip bir 330i prototipini Nürburgring’de kullanmıştık. Gerçekten de önceki nesil ile karşılaştırıldığında yeni 330i çok daha atak ve kıvrak hissettiriyor. Bu noktada yeni direksiyon sisteminin hakkını vermek gerekiyor.
Audi önümüzdeki sene hayata geçireceği oldukça kapsamlı bir makyaja sahip A4’ü biraz daha sportif ve dinamik bir karakterle taçlandırmak istiyor. Bu, yürüyen aksamın baştan aşağı yenileceği anlamına gelmiyor, sadece küçük bir ince ayar yapılacak.
Daha agresif bir görünüm
Audi’nin asıl odak noktası bugüne kadar hedef kitle üzerinde arzu edilen etkiyi yakalamaktan uzak olan görsellik. Audi bunun için dış görünümü kapsamlı bir şekilde elden geçirecek. Hatlar daha da keskinleşirken A6 ve A8 örneğinde olduğu gibi çamurluklar daha da güçlü bir görünümü destekleyecek şekilde belirginleşecek. Yine bu çamurluk oluşumu ile Ur-Quattro’ya gönderme yapılmış olacak. Ön bölümü daha ince tasarımlı farlar dolduracak ve çok daha agresif tasarımlı bir ön tampon ile paket tamamlanacak. Doğal olarak markanın karakteristik ön ızgarası da değişimden nasibini alacak ve daha kesin hatlara kavuşacak. Bunun ne derece müşteri üzerinde etkili olacağını ise zaman gösterecek. Ama yeni motorların etkili olacağı kesin. Audi vakit kaybetmeden kayışla tahrik edilen marş jeneratörünü önümüzdeki yıl devreye alacak.
Peki, bu ne anlama geliyor? Sistem belirli durumlarda motoru tamamen kapatıyor. Bu 100 km’de ortalama 1 litre yakıt tasarrufu anlamına geliyor. Ancak bu yeni motorlar makyajla birlikte devreye alınacak, çünkü her şeyi iki kere homologe etmek çok külfetli bir süreç. O tarihe kadar A4 kısıtlı bir motor yelpazesiyle yetinmek zorunda kalacak.
Audi dizel motor cephesinde benzer adımlar takip edecek. Sihirli sözcüğün adı ise EA 288 Evo. Yeni nesil dört silindirli turbo dizel motor nesli düşük sürtünme ve ısı yönetimi çözümleriyle dikkat çekiyor. Ayrıca egzoz gazı arındırma sistemi baştan aşağı yeniden yapılandırılırken, lityum-iyon bataryalara sahip 12 Volt ile çalışan ve kayışla tahrik edilen marş jeneratörü gibi verimliliği arttıran çözümler devreye alınacak. Sonuç tatminkar: Yüzde 10 daha fazla güç üretimi ve 10 gr/km daha az CO2 emisyon salınımı. Güç alternatifleri 136 HP ile başlıyor ve 204 HP’ye kadar uzanıyor. Elektrikli menzil: Sıfır. Batarya sadece araca ait elektrik gereksinimini karşılıyor. Dolayısıyla elektrikli boost fonksiyonu da bulunmuyor.
Verimli yeni motorlar
Bir sonraki adım: İç mekan. Hayır, öyle hemen değil. Tabii ki de önce doğalgazlı motor seçeneklerine bir göz atacağız. Audi kısa bir süre önce tüm sorunların çözümü olarak doğalgazlı motorları öne sürmüştü. Görünüşe göre şimdilik dünya doğalgaz rezervleri korunmuş durumda. Gerek WLTP normu ve gerekse müşterilerin talebi doğrultusunda marka TSI ve TDI motorlara odaklanmaya devam edecek. Değişken türbin geometrisine sahip turbo beslemeli 1.5 litre hacimli EA 211 Evo motorlu TGI versiyonlar için biraz daha beklemek gerekiyor. Zaten grup içerisinde bu motoru daha fazla talep eden farklı marka ve modeller bulunuyor ve öncelik onların.
Örneğin Skoda’nın anavatanı Çek Cumhuriyeti’nde müşteriler doğalgazlı çözümleri daha çok tercih ediyor. Dolayısıyla Skoda bu çözümü ivedilikle müşterileriyle buluşturmayı hedefliyor. Audi, A4 3.0 litre hacimli V6 TDI ile yollara çıkacak. Doğal olarak sistem 48 Volt besleme ile donatılacak. 286 HP güç ve 620 Nm tork olası performans endişelerini tamamen yersiz kılıyor.
Audi sadece motorları ve dış tasarımı yenilemekle yetinmeyecek. İç mekanda yenileme operasyonundan nasibi alacak. Audi bu noktada markanın daha üst sınıf modellerinden bir dizi transferler yapıyor. Orta konsolu süsleyen iki adet dokunmatik ekran bu transferlerden sadece birini oluşturuyor. Bunlardan altta olan klima veya koltuk ayaları gibi araç fonksiyonlarını kumanda etmeye yardımcı oluyor.
Hazır konu ekrana gelmişken, Mercedes bu işe farklı bir açıdan yaklaşarak yenilikçi bir çözüm sunanlardan. C-Serisi makyajla da ekran konusunda cömert bir yapı ortaya koyuyor, ancak yeni nesille birlikte çok daha büyük ekranlar devreye girecek. Hem de iki adet büyük ekran. Bunlardan biri devir ve hız göstergesi ile sürücünün görmek istediği diğer bilgileri gösterirken orta konsolun üzerindeki ise araç fonksiyonları ve bilgi ve eğlence sistemine hizmet edecek.
48 Volt besleme
Mercedes yeni nesil C-Serisi’nde tüm motorları 48 Volt besleme teknolojisiyle donatacak ve bu sistemin Boost fonksiyonundan sonuna kadar yararlanacak. Bunun dışında ürün gamındaki Plug-in Hybrid versiyonların WLTP normuna göre 75 km’ye kadar menzil sunması öngörülüyor. Daha fazlası mümkün mü? Neden olmasın, ancak 130 km/s itibariyle sistem deveden çıkıyor. Geliştirme mühendislerine göre bir PHEV araçta o kadar yüksek hızın anlamı kalmıyor.
Yöneticilerin derdi ise tamamen farklı. Onlar maliyet ve karlılıkla uğraşıyor. Bu doğrultuda model gelişim ritmini değiştirmek istiyorlar. Yani E-Serisi’nin C-Serisi’nden önce tanıtma arzusundalar, böylece pahalı olan yeni teknoloji önce pahalı olan üründe kullanıma sunulmuş olacak. Ancak bu dönüşüm oldukça maliyetli bir hamle. Yeni C-Serisi seviye 3 otonom sürüş özelliğiyle yollara çıkacak ve böylece otoyolda çok daha uzun süre otonom sürüşü destekleyecek. Ancak sürücünün sürüş denetimi devam edecek. Sonuç olarak örneğin yol çalışması gibi kritik bölgelerde hızlıca kontrolü ele alması gerekiyor.
Güvenlik en önemli öncelik
Mercedes motor ve multimedya alanındaki gelişmelere paralel olarak güvenlik alanında da yeni teknolojik çözümler sunmaya ve aktif ve pasif güvenlik sistemlerini birbirine bağlamaya devam ediyor. Sistemdeki sensörler şerit takip, şerit değiştirme, mesafe takip ve acil durum fren desteklerini eşzamanlı olarak bilgiyle beslerken tüm bu sistemler birbirleriyle iletişim içerisinde çalışarak örneğin havayastıklarının daha hızlı açılmasını veya havalı süspansiyonla adaptif amortisörlerin ayarlarını ışık hızıyla değiştiriyor. Böylece olası acil durumlardaki tehlike çok daha hızlı önlenebiliyor. Hazır yürüyen aksam demişken. Mercedes havalı süspansiyonu geliştirmeye devam ediyor. Öyle ki standart çelik yaylı adaptif amortisörlerin yüklü ve yüksüz kullanım farklılıkları ortaya koyarken Mercedes havalı süspansiyonda bu sorunun da üstesinden geliyor.
Kulağa pek bir karmaşık geliyor değil mi? Belki de MBUX bunu daha iyi açıklayabilir; “Hey Mercedes”. Bu arada: BMW, Akıllı Kişisel Asistan olarak adlandırdığı sistemine kişisel bir isim verme imkanı da sunacak. Yani özetle kullanıcı aracındaki sisteme Meltem olur, Poyraz olur istediği ismi verebilecek. Belki trafikteki gerginliğe yardımcı olabilir.
Sonuç
İstediği kadar atak sürüş özellikleri sunuyor olsun, yeni BMW 3 Serisi’ne Audi A4’ü ne de Mercedes C-Serisi’ni ezemez. Sonuç olarak diğer iki marka da ürünlerini geliştirmeye ve daha dinamik bir karakter sunmaya devam ediyorlar. Yeni nesil C-Serisi daha konforlu ve daha güvenli ama aynı zamanda daha otonom bir sürüşle yollara çıkacak. Bütün bunlar pahalı mı geldi? Hiç sorun değil. Skoda Octavia veya VW Passat gibi çözümler fiyat seviyesi olarak daha uygun olmalarına karşın benzer bir kalite seviyesini sunabiliyor. Üstelik çok ama çok daha geniş bir yaşama alanı standart olarak sunuluyor. Bütçe sıkıntısı olanlar için yeni nesil çıkmadan elde kalan son eski nesillerden birini de almak çözüm olabilir. Gerçekten iyi indirimler yapılabiliyor.
Yazı: Jens Dralle
Bilgisayar çizimleri: Christian Schulte
Son yorumlar