Şaka değil, ben gerçekten otomobilden anlamam. Yani yolda kalsa, kaputu açıp hiç bir müdahalede bulunamam. Supapmış, dişliymiş, silindirmiş hemen bir bilene sorarım. Ama otomobilin ruhundan, hikâyesinden, pazarlanmasından ve en önemlisi ekonomisinden iyi anlarım. Zaten her ay bu köşede de bu alanda bir şeyler karalamamı istediler.
O zaman tanışalım. Tabii tanıyan var tanımayan var. 21 yıllık gazeteciyim. Sadece Hürriyet Gazetesi’nde hem de ekonomi gibi zor ve sıkıcı bir alanda.
Bu sürenin 11 yılında ekonominin hemen hemen her alanına bulaşan bir muhabirdim. Borsadan, finansa, teknolojiden, perakendeye kadar birçok alanda çalıştım. Çeviriler yaptım, üst düzey yöneticilerle görüşmeler, yurtdışına sendikasyon toplantıları falan güzel zamanlardı, özel uçaklar revaçtaydı…
İlginizi çekebilir
İki yıl üst üste yılın ekonomi muhabiri olduğumu fark eden İngiliz haber ajansı Reuters, 2001 yılında sen tut beni Türkiye’de gelecek vaat eden gazeteci olarak seç, ardından 1.5 ay Londra’da ekonomi gazeteciliği üzerine eğitim ver. Oldum mu bir anda uluslararası sertifikalı bir gazeteci.
Ama asıl konumuz olan otomobile daha doğrusu otomotive bulaşmam ise o joker dönemimde gazetenin otomobil editörüne desteğimle başladı. Ne zaman o gazeteden ayrıldı, ‘Buyurun sizi şöyle alalım’ diyerek beni otomobilden sorumlu yönetim kurulu başkanı ilan ettiler. Haftalık ekler, gazetelere haberler filan derken bir 10 yıl da böyle geçti. Son üç yıldan bu yana ekonomi sayfalarının sorumluluğunu alsam da otomobille ilgilenmeye halen devam ediyorum. Artık ne varsa. Şaka bir yana otomobil yaptığım işin hâlâ en keyifli tarafı.
İşte rutin Türkiye ekonomisinin ve sayfaların yoğunluğundan kendi köşemi yazmaya fırsat bulamadığım bir anda hızlı delikanlılar Volkan Demirkuşak ve Yaman Yılmaz, “Abi biz auto motor & sport dergisini yeniden çıkarttık. Sen de bize yazı yazar mısın” diye sorup, arkasından ‘Ayda bir kez’ eklemesini yapınca, destek vermemek olmazdı.
Yıllardır günlük gazetede yazan biri olarak dergi okurlarına öncelikli olarak şunu söylemekte fayda var. Biz bundan 10 yıl önce biraz benim de girişimimle, otomobil gazeteciliği (dergi) ile otomotiv gazeteciliğini (günlük gazeteler) ayırdık. Yani gazetelerde otomobillerin test performanslarından çok ekonomisine, satış rakamlarına, yatırımlara odaklandık. Açıkçası geçmişte gazetelerde de test sürüşleri yapılıyor, otomobille ilgili her türlü detay veriliyordu. Halen yapmaya devam edenler de var. Ama benim o zaman ki düşüncem, dergilerin yaşaması için gazetelerin işin çok fazla teknik tarafına girmemesi yönündeydi. Aksi takdirde biz gazetelerdeki köşelerimizde veya eklerimizde otomobil testleri yayınlayıp her türlü merak edileni verirsek, dergilere ilgiyi baltalamış olmaz mıydık?
Bildiğimiz daha doğrusu ben bildiğim işi yapmak istiyordum. Otomotiv devlerinin Türkiye’ye yatırımları, ihracat, üretim rakamları, pazar payları, otomobillerin satış hedefleri, Türkiye pazarına ilişkin hedefleri, vergiler vs… Yani otomotiv ekonomisi benim ilgimi çekiyordu. Elimizde çok geniş bir kulvar vardı.
10 yıl önce kendi adıma bu konuda keskin hatları belirledim. O zamandan bu yana otomotivin ekonomisiyle, hikâyesiyle, renkli tarafıyla ilgili çarpıcı haberler yapıyorum ve bu süreci devam ettirmeye de kararlıyım. Bugün eğer iletişim fakültelerinden öğrencilere, ‘Emre Özpeynirci haberciliği’ diye benim haber yapış şeklim ders olarak anlatılıyorsa ne mutlu bana. Bundan böyle her ay bende hızlı gençlerle birlikte size bu köşeden sektörden hikâyeler yazacağım.
Görüşmek dileğiyle…
Son yorumlar