Civic Type R ve Golf R ile birlikte piste çıktık. Ardından Civic Type R ile ve sonrasında Golf R ile ayrı ayrı piste çıktık. Daha sonra Civic Type R ve Golf R ile birlikte tekrar piste çıktık. Onunla, diğeriyle, birlikte, sonra yine onunla, diğeriyle ve birlikte… 300 HP’nin biraz üzerinde kompakt sporcularla hayat çok güzel…
Honda Civic Type R’ın 320 HP güç üreten motorunun turbo hortumunun üzerinde ‘Earth Dreams Technology’ yazıyor. Aslında bu kalıbı kelimelerle tam olarak ifade etmek pek olası değil. Kesin olan ise Honda’nın elektro-hibrit yaklaşımına bir karşı kavram olarak karmaşık ve açıklanması güç bu kalıbı felsefe ve mühendislik anlamında benimsemiş olması. Aslında Honda haklı da sayılır. 2.0 litre hacimden 320 HP güç üreten bir teknolojiyi basit olarak ele almamak gerekiyor. Honda meseleye biraz karmaşık yaklaşadursun Volkswagen meseleyi çok daha basit adlandırıyor. VW, Golf R’ın motor kapağının üzerine ‘TSI’ ibaresini işlemiş durumda. Adeta motorun üretmiş olduğu 310 HP gücü masumlaştırırmış gibi.
İlginizi çekebilir
Bir bakalım elimizde ne var. Bir yanda Golf. Golf, her zaman Golf’tür. Çok iyi bir yol arkadaşıdır. İnsanı yarı yolda bırakmaz. Her türlü olası duruma karşı en iyi şekilde donatılmıştır. Ama nadiren limitlerde gezer. Aslında Golf R da öyle insanı limitlerin ötesine teşvik eden bir karakter yansıtmıyor. Yani iyi bir ailenin haylaz çocuğu değil . O karaktere ve mizaca sahip değil. Olsa olsa arka tampona entegre dört adet egzoz çıkışı biraz yaramazlık işareti olabilir.
Spoyler, marşpiye, tampon
Yine de o sık sık ‘daha fazla Golf’ olarak tanımlanıyor. Oysa daha fazla Golf olmak onun karakterine aykırı. Hatta o, Golf ötesi. Biz ona ‘muhteşem’ diyoruz. R, konu bir Golf olduğunda gerek fiyat gerekse de performans olmak üzere akla gelebilecek her konuda her şeyin ötesine geçiyor. Ancak duruşu ve dış görünüşü bu kadar iddialı değil. Honda cephesinde ise durum biraz daha farklı.
Bir kere o duruşuyla gerçek bir sporcu. Tasarım detaylarıyla ‘makul olmadığını’ açıkça gösteriyor. O, açık açık ‘ben çok haylaz bir çocuğum, ele avuca sığmam’ diyor. Gerek ön, gerekse de arka tampon kadar marşpiye de ‘sportif’ tanımlamasının çok daha ötesinde. İnce ince işlenen aerodinamik detaylar bunların sadece görsel bir efekt olmadığını ilk göz temasında bile hemen hissettiriyor. Hele o heybetli arka spoyler yok mu, parkurlardan, yarış pistlerinden transfer edilmiş gibi. Yani dış görünümü itibarıyla Type R’ın günlük kullanımla uzaktan yakından alakası yok.
Dış tasarımı iyice sindirdikten ve aerodinamik paketi hazmettikten sonra sıra geliyor kapıyı açmaya. Kapıyı açıp kısmen elektrikli koltukların güçlü yan yükseltilerini aşarak koltuğa oturduktan sonra hayranlık dolu bakışlar devam ediyor. İlk hissiyat önceki nesil ile karşılaştırıldığında oturma pozisyonunun alçalmış olması. Hem de belirgin bir şekilde alçalmış. Diğer yandan bugüne kadar kullanılan gösterge panelinin yerini alan yeni gösterge paneli artık daha alışagelmiş bir mimariye kavuşmuş durumda. Yani önceki gösterge paneli kadar ütopik değil. Ama bu, yeni gösterge panelinin sıradan olduğu anlamına da gelmiyor. Son derece modern ve gösterişli bir mimari hakim. Direksiyon bolca düğmeyle zenginleştirilmiş. Motorsporları esintisi burada da kendini gösteriyor. Tur zamanı için kronometre, vites değiştirme göstergesi veya G kuvveti göstergesi gibi detaylar dış tasarımdaki motorsporları havasını tamamlar nitelikte. Buna karşılık navigasyon sadece GT donanım paketiyle sunuluyor. Veya isteyen akıllı telefon entegrasyonuyla alternatif bir çözüm üretebiliyor.
Peki Golf’te durum ne? Golf nasıl görünüyor. Bir Golf gibi işte. Bu noktada ‘R’ bir pek bir fark yaratmıyor. Öte yandan ‘Golf olmak’ yetiyor da. Zaten Golf’ü Golf yapan ve bu gibi karşılaştırmalarda ona puan kazandıran detaylar değil mi? Yaşama alanı daha geniş, görüş açıları daha rahat, yükleme kapasitesi daha fazla ve iç mekânda dokunma hissi uyandıran daha narin plastik kullanılmış. Daha kullanıcı dostu olduğu da bir gerçek. Özellikle güncellemeyle birlikte bilgi ve eğlence sistemine eklenen çevir-bas tipi ikinci düğmeyle hayat çok daha kolay. Öte yandan Golf R sadece üç kapılı gövde tipiyle sunulduğu için fonksiyonellik disiplininde puan kaybediyor. Neyse ki kolay-giriş sistemi var da arka koltuklara geçiş işkence olmaktan çıkıyor. Hazır sportiflikle alakası olmayan kriterleri değerlendirmeye başlamışken, oradan devam edelim de o iş aradan bir çıksın, sonra asıl meseleye geçeriz. Golf, sunmuş olduğu sürüş destek sistemleri çeşitliliğiyle ‘güvenlik’ disiplininde çok kıymetli puanlar topluyor ve bu disiplini de önde tamamlıyor. Kapsamlı bilgi ve eğlence sistemi ise ona konfor disiplininde çok kıymetli puanlar kazandırıyor.
Sportif gözle bakıldığında ise; opsiyon olarak sunulan semi-slick lastiklerin yüksek performanslı, özellikle pist kullanımlarında faydaları hepimizin malumu. Lastikler kadar fren balataları ve disklerin de katkısıyla Golf R pistte mükemmel fren değerlerine imza atıyor. Yani sıcak frenlerle yüksek süratlerden yapılan fren ölçümlerinde Golf R daha kısa sürede duruyor. Ancak soğuk frenlerle 100 km/s’den yapılan ölçümlerde 34.1 metre ile Civic Type R daha kısa mesafede durarak elini masaya vuruyor.
En güzel virajlar
Bol virajlı orman yolunda, ağaçların arasında manzaranın tadını çıkartmak yerine frenlerin etkisini ve yol tutuş dinamiklerini deneyimliyoruz. Sağ el yüksekte konumlandırılan vites kolunda. Debriyaja bas. Klak sesi eşliğinde vites küçült. Honda, ara gazı işini kendiliğinden hallediyor. Vites adeta kendiliğinden geçiyor. Vites geçişinin ardından ideal motor devri hazırda bekliyor. 2.0 litre hacimli dört silindirli turbo benzinli motor gök gürültüsü ve homurtular eşliğinde Type R’ı ittirmeye devam ediyor. 4000, 5000 ve 6000 d/d derken debriyaj, kendiliğinden gelen ara gazı eşliğinde bir üst vites… ve hızlanma aynen devam. Muhteşem.
İşin ilginç yanı önden çekişli Civic Type R, güç aktarımı ve tutunma noktasında dört tekerlekten çekişli Golf ile kıyaslandığında herhangi bir zayıflık veya herhangi bir fark hissettirmiyor. Kışın durum çok daha farklı olabilir tabii ama şu anki hava sıcaklığı itibarıyla lastikler adeta asfalta vantuz gibi yapışıyor. Öyle renkli ve havalı spor lastiklere de gerek duymuyor Type R. Mekanik kilitli diferansiyel Type R’ın burnunu viraj içine çekmek için yeterli oluyor. Gaza bastıkça burun kendini içeriye doğru çekerken şasi kesinlikle burulmuyor ve rijitliğini korumaya devam ediyor. Tıpkı pist için hazırlanmış bir yarış otomobili gibi. Eğlence faktörü ile oldukça yüksek.
Görünüşe göre Japon mühendisler motorpsorlarından elde ettikleri tüm bilgi birikimi ve deneyimi sportif karakterli yol otomobillerine, bu örnekte Type R’a aktarmış. Peki, ya Almanlar? O zaman haydi pit alanına gidip otomobil değiştirelim. Golf, eski dostum nasılsın, her şey yolunda mı? Evet, hem de ilk andan itibaren.
Tıpkı Honda gibi Volkswagen de 2.0 litre hacimli sıralı dört silindirli bir motor tercih etmiş. İleri teknoloji ürünü motor turbo ile besleniyor. Açık söylemek gerekirse ilk çalıştırma anında 310 HP gücü hissetmek pek olası değil. Motor alelade sportif bir motor gibi çalışıyor, egzoz sesi insanın kalp atışlarını hızlandırmıyor. Ambiyansa gerekli ayarı çekmek üzere R moduna geçiş yapıyoruz.
Doğal olarak sesle birlikte işin rengi de değişiyor. Gaz verdikçe homurtular ve hırıltılar yükseliyor. Bunun suni olarak üretiliyor olması ise kesinlikle rahatsız etmiyor. Aksine, keyif bile veriyor. Honda tamamen mekanik olarak devir kesiciye çıkarak yeri göğü inletirken, VW ise daha çok emiş sesiyle kendini hissettiriyor. Karakter olarak tipik bir turbo beslemeli benzinli motor. İlk kalkış anından itibaren kendini hissettiren çekiş gücü orta devirlerde iyice şiddetleniyor. Yüksek performanslı bir motorda olması gerektiği gibi motor üst devirlerde de yani 5500 d/d ve sorasında da aynen güç üretmeye devam ediyor. Dolayısıyla Golf R soluksuz bir şekilde hızlanarak göz açıp-kapama süresi içerisinde 100 km/s hıza ulaşmış oluyor.
Kaba yüzeye sahip asfalt pistimize geri dönelim. Semi-slick lastikler ısınınca adeta asfalta yapışıyor. Golf R son derece dengeli ve kontrollü bir şekilde pist üzerinde ilerliyor. Limitlerine kadar gayet dengeli olan Golf R, limitlerin zorlanmasıyla arka aksıyla belli belirsiz de olsa hareketlenmeye başlıyor ama bunu yaparken de kesinlikle rahat kontrol edilebiliyor. Dahası Golf R, yol tutuş dinamikleriyle tam bir Volkswagen olduğunu net bir şekilde hissettiriyor.
Hırçın mı, uysal mı?
Sadece pist ortamında değil, Golf R pist dışında yani trafiğe açık karayollarında da son derece dengeli ve kontrollü bir sürüş sergiliyor. Düzgün yüzeyli yollarda en az Civic Type R kadar hızlı olan Golf R, viraj içindeki yol dalgalarında arka kısmının hareketlenme eğilimi nedeniyle sürücüsünün yavaşlamasına neden oluyor. Her ne kadar daha sert hissettirse de, Civic Type R bu gibi yol dalgalarında şaşırtıyor ve çok daha olgun bir duruş sergiliyor. Görünüşe göre Type R’ı bu gibi yol dalgalarıyla huzursuz etmek oldukça güç. Özellikle adaptif süspansiyonun konfor modu ki, bu oldukça yeni bir özellik, Type R’ı mükemmel bir günlük kullanım otomobiline dönüştürüyor. Bütün bunlara rağmen genel nitelik değerlendirmesi toplamında Golf R’ın gerisinde kalmasının nedeni ise değerlendirmenin sürüş hislerinden çok gerçek kriterlere dayanıyor olması. Bu ise şu anlama geliyor: Sürüş keyfinden çok günlük kullanım kolaylığı öne çıkıyor. Bu ise Golf’un uzmanlık alanına giriyor.
Tasarımıyla benim diyen Honda Civic Type R, son derece mantıklı ve makul niteliklerle son bir hamle daha yapıyor. Aşağı yukarı eşdeğer donanım seviyesine karşın daha uygun olan satın alma bedeli, uzun garanti süresi ve her ne kadar fark ciddi bir puan avantajı yaratacak boyutta olmasa da daha düşük tüketim değeri 9.3 lt/100 km yerine 9.0 lt/100 km ona kıymetli puanlar kazandırıyor. Bu ona bir zafer kazandırmaya yetmiyor, ancak Golf R ile olan puan farkını kapatıyor.
Yazı: Marcus Peters
Fotoğraf: Achim Hartmann
Sonuç
1- VW
Çok hızlı olsa da dengeli olmasını biliyor ve bu yönüyle günlük kullanıma daha uygun bir karakter sergiliyor. Golf R, zafere kapsamlı güvenlik ve multimedya donanımıyla ulaşırken görmezden gelinmemesi gereken bir gerçek var ki, o da fiyatının daha yüksek olduğu.
2 – Honda
Sadece birkaç puan farkla galibiyeti kaptıran Type R bir anlamda gönüllerin birincisi. Heyecan uyandıran tasarımıyla tüm diğer kompakt sınıflardan farklı bir duruş sergileyen Civic Type R’ı puan durumuna bakmaksızın sadece Type R meraklıları tercih edecektir.
Son yorumlar