Şehir içinde kullanmak için oldukça kıvrak ve farklı kullanım amaçlarına hizmet edecek kadar fonksiyonel ve kullanışlı. Yeni Dacia ve elden geçirilerek makyajlanan Ford, Opel’in başarılı Mokka X modeline meydan okuyor.
İnsanoğlu garip bir yaratık. Aslında zekası ve düşünme yeteneğiyle dünyaya hükmedebiliyor, ama çoğu zaman mantık dışı davranışlar sergiliyor. Örneğin hiç de ihtiyacı olmayan pahalı nesneleri sadece aslında pek de hoşlanmadığı insanları etkilemek için satın alabiliyor. Veya bir SUV satın alıyor ama aslında dünyanın öbür ucunda oturmuyor, sadece istediği veya birilerini etkilemek istediği için satın alıyor.
İlginizi çekebilir
Güçlü sedan veya hatchback otomobilleriyle trafikte yer alanlar atanlar için bu tamamen mantıksız bir seçim. Ayrıca gereksiz büyük ve çok yakıyor. Ancak yanıldıklarının farkında bile değiller. Çünkü günümüz SUV tipi araçların büyük bölümü için büyük ve çok yakıyor diyemeyiz. Karşılaştırmamıza konuk olan bu üçlü kesinlikle büyük değil ve çok yakmıyor. Dacia Duster 125 HP güce sahipken Ford EcoSport ve Opel Mokka X 140 HP gücünde motorlarla donatılmış durumda. Bir SUV olan Opel Mokka X, trafikte 7.7 metrekare alan kaplarken Astra 7.9 metrekare ile daha fazla alan kaplıyor. Sonuç olarak en ve boy çarpıldığında bu SUV araçlar daha küçük. Oysa yüksek tavanlı yapılarıyla ciddi bir iç hacim avantajı sunuyorlar. Yani, bu önyargıdan başka bir şey değil.
Dacia şık değil ama temel gereksinimleri sunuyor
Romanya’da Renault teknolojisi ve altyapısıyla üretilen Dacia, uygun fiyatlı bir marka olarak ünlenmiş durumda. Gerek malzeme, gerekse de teknoloji seçimiyle zaten hiçbir zaman zirveye oynamadı. Paranın karşılığında en fazla otomobil sunma iddiasıyla yollara çıktı. Dolayısıyla Dacia alırken maliyeti artırabilecek tüm gereksiz lüks, konfor, teknoloji ve görsel detayı gözden çıkartmak gerekiyor. Grup içerisinde bu tür beklentileri karşılayan farklı modeller zaten var. Dacia, uygun bir fiyata sadece mobilite adına gerekli olan temel ihtiyacı karşılıyor. Var oluş amacı da, pazarlama stratejisi de bu.
Haliyle maliyet kısıtlamaları bir dizi dezavantajı beraberinde getiriyor. Örneğin koltuklar. Ön koltuklarda bel ve baldır desteği oldukça zayıf, hatta yok denilecek kadar zayıf. Arka koltukların dolgu malzemesi ise yetersiz. Özellikle oturma minderinde dolgu malzemesinin zayıflığı kısa süreli yolculuklarda bile hemen hissediliyor.
Tasarruf tedbirleri günümüz teknolojisinin oldukça gerisinde olan güvenlik donanımında da kendini hissettiriyor. Tamam bir kör nokta uyarıcısı var ama her defasında araç çalıştırıldıktan sonra etkinleştirmek gerekiyor. Xenon veya LED far gibi modern oyuncakların yerine yeller esiyor. Direksiyon sistemi çok fazla yumuşak ve oldukça hissiz. Evet, aslında direksiyon sisteminin bu yapısı sakin bir şekilde A noktasından B noktasına giderken rahatsız etmiyor, ama biraz atak sürüşlerde ve en önemlisi ani engel aşma manevralarında can sıkıcı olabiliyor. Tam bu noktada biraz direksiyon geri bildirimi çok iyi olabilirdi çünkü gövde çok fazla yanal ve dikey salınıma sahip. Bu gibi durumlarda ESP devreye çok sert giriyor ve fren anında öne doğru yığılan gövde nedeniyle Duster sadece hissiyat olarak tedirgin etmekle kalmıyor, kaymak asfaltta rakiplerden daha erken dursa da bozuk zeminde çok kötü tepkiler veriyor. Tamam, alışılmışın dışında durumlar her zaman başımıza gelmiyor ama geldiğinde de hazırlıklı olmakta yarar var.
Dacia, uygun fiyatına karşın güzel nitelikler de sunuyor. Örneğin maliyet endişeleri nedeniyle zayıf tutulan yalıtım nedeniyle sesi fazla içeri ulaşan turbo motor yüksek çalışma karakteriyle beğeni topluyor. Bu motor, vites geçişleri biraz hissiz kısa oranlı şanzımanın da etkisiyle 15 HP daha güçlü olan rakiplerin motorlarına oranla daha canlı ve atak hissettiriyor. Genel olarak süspansiyon konforu da başarılı. Yol bozuklarını başarıyla sönümleyen sistem sadece enlemesine yol dalgalarında biraz fazla tepki veriyor. Dacia Duster konu bagaj hacmi ve yükleme kapasitesi olduğunda da Alman rakiplerini ezip geçiyor. Üstelik tüm bunları oldukça rekabetçi bir fiyata sunuyor. Üstelik navigasyon ve dört tekerlekten çekiş sistemi de fiyata dahil.
Ford: ‘Sport’ içi boş kelime
Küçük SUV modelini makyajlayan Ford, hafif makyaj kavramının hakkını vermiş görünüyor. Biraz daha hatları belirgin motor kaputu, daha köşeli tasarıma sahip sert hatlı farlar ve yeni renkler. İç mekânı Sync3 adındaki bilgi ve eğlence sisteminin geniş ekranı domine ediyor. Bu sistem opsiyonel olarak navigasyon ile daha da geliştirilebiliyor. Ayrıca ST-Line adında yeni bir donanım paketi de ürün gamına dahil edilmiş.
Renkli dikişler, alüminyum pedallar ve daha sportif karakterli bir süspansiyon geometrisi ile Ford’un küçük SUV modeli hem kendi adının, hem de yeni donanım paketinin adının hakkını verme iddiasında. Ancak gerçekten sunulan ile pazarlamanın vaadi tam olarak örtüşmüyor.
Evet, EcoSport irili ufaklı yol bozukluklarını büyük bir olgunlukla karşılıyor ve viraj içinde de olsa ki, geri bildirimi yüksek direkt çalışan direksiyon sistemi işini çok iyi yapıyor, sürüş güvenliğini korumaya devam ediyor ancak ESP çok erken devreye giriyor ve aracı frenliyor. Dinamik olmaktan oldukça uzak Dacia Duster’ın Ford EcoSport ile aynı hızda engel aşma parkurunu geçiyor olması zaten her şeyi açıklıyor.
Ford tarafından övgüyle anlatılan yeni koltukların da büyük bir başarı olduğunu söylemek doğru olmaz. Döşemelerin şekli, önde arka koltuklara göre daha belirgin, rahat ettirmek yerine rahatsız edici bile olabiliyor. Karşılaştırmanın en küçük bagajına erişim noktasında bir yenilik yapılmamış. Üstelik bagajın fonksiyonellik yaklaşımı olağandan fazlasını sunamıyor. Sol taraftan menteşeli bagaj kapağını açmak güç gerektiriyor. Ayrıca arkadaki aracın yakın park etmiş olması gibi durumlarda açmayı ve bununla birlikte bagaj erişimini güçleştiriyor.
Tamam, buraya kadar iyi şeylerden pek bahsedemedik ama bu her şeyin kötü olduğu anlamına da gelmiyor. Örneğin iç mekânda sunulan yaşama alanı çok daha uzun olan Dacia kadar başarılı. İç mekân, şık göstergeleri, genel olarak kaliteli malzemeleriyle belli bir albeniye sahip. Ayrıca hafif hırıltılı üç silindirli motorun sesiyle ilgili bir sorunu olmayanlar için motor oldukça keyifli bir sürüş de sunuyor.
Direkt enjeksiyon sistemine sahip üç silindirli turbo benzinli motor partikül filtresinin de katkısıyla Euro6d-Temp normunu yerine getiriyor. Yüksek çekiş gücüyle dikkat çeken motor nefesi kesilmeden devir çevirmeyi seviyor ve Ford EcoSport’u sportif sürüşlerde başarıyla destekliyor. Üstelik Dacia 8.3 lt/100 km ve Opel 7.7 lt/100 km tüketirken, Ford 7.3 lt/100 km ile yetinmesini biliyor. Ancak genel bir değerlendirme yapılacak olursa, uygulanan makyajla Ford EcoSport’un tüm eksikleri giderilememiş.
Opel: X’in iddiası
Her şeyden önce daha uzun gövdesiyle arka koltuklarda daha fazla yaşama alanı sunuyor. Gerek arka koltuk diz mesafesi gerekse de arka koltuk baş mesafesiyle karşılaştırmanın en cömert üyesi. Ayrıca koltukları da daha konforlu. İsteğe bağlı olarak sunulan AGR koltuklarla uzun yol konfor seviyesi daha da artarken yan destekler sportif sürüşleri de destekliyor. İç mekân tasarımı da daha modern ve çekici. Okunaklı göstergeler kadar malzeme kalitesi de övgüyü hak ediyor. Genel kullanım ergonomisi de beklentileri karşılıyor. Tamam, Dacia daha kullanışlı bir yapı sergiliyor olabilir ama Opel’de sürüş destek sistemi ve multimedya da dahil kullanılması ve kontrol edilmesi gereken özelliklerin sayısı da daha fazla.
Opel Mokka X, süspansiyon konforu noktasında rakiplerinden çok daha iyi bir tablo çizemiyor. Enlemesine yol dalgaları ve çukurlarda oluşan zıplama eğilimi konforu olumsuz etkilese de süspansiyon sistemi uzunlamasına yol dalgalarını başarılı bir şekilde sönümlüyor. Virajları büyük bir olgunlukla geride bırakan Opel Mokka X’in viraj performansı rakiplerinden daha iyi ve daha hızlı. Ayrıca daha başarılı olan yalıtımı sayesinde kabin içindeki yol ve rüzgâ gürültüsü karşılaştırmanın en iyisi.
Kâğıt üzerinde güzel değerler sunuyor olsa da turbo benzinli motor rakiplerin motoruyla kıyaslandığında daha nazlı ve isteksiz hissettiriyor ancak partikül filtresi olmadan da Euro 6d-Temp normunu karşılıyor. Böylece Opel Mokka X, gerek Ford EcoSport, gerekse de Dacia Duster karşısında önemli bir avantaj elde ediyor.
Öte yandan Opel Mokka X, bagaj hacmi ve yükleme kapasitesiyle rakiplerine boyun eğmek zorunda kalıyor. Ancak diğer nitelikleriyle bu zayıflığını tolere etmesini çok iyi biliyor.
Ayrıca makul bir fiyat etiketi karşılığında son derece zengin bir donanım kullanıma sunuyor. Genel değerlendirme sonucuna bakıldığında ise Opel Mokka, X takısı ile ipi birinci olarak göğüslüyor.
Yazı: Michael Harnischfeger
Fotoğraf: Hans-Dieter Seufert
Sonuç
1 – Opel Mokka X
Mokka X karşılaştırmanın beş kategorisinde de zirvedeki yerini koruyor. Bu, Opel’in tüm nitelikleri dengeleyen bir yapı sunma başarısını gösteriyor ve aynı zamanda yüksek satış fiyatını haklı kılıyor.
2 – Ford EcoSport
Uygulanan makyaj EcoSport’a yaramış. Ancak hâlâ kat etmesi gereken çok yol var. Sempatik yapısıyla dikkat çeken araç tutumlu ve şehir içi kullanımında oldukça pratik ve kıvrak.
3 – Dacia Duster
Dacia Duster bir otomobilin temel gereksinimlerini başarıyla karşılıyor. Özellikle süspansiyon konforu övgüyü hak ediyor. Ancak daha üst düzey beklentiler noktasında beklentileri karşılayamıyor. Uygun fiyatı nedeniyle beklentinin de büyük olmaması gerekiyor.
Son yorumlar