Saygı uyandıran 750 ve hatta 850 Nm tork. Eskilerin yüksek performanslı sedanları muhteşem bir dikey ivmelenme ve hızlanma performansıyla dikkat çekiyordu. Günümüz şartlarında ise BMW M5, Mercedes-AMG E 63 S 4Matic+ gibi örnekler sadece heyecan uyandıran hızlanma performansıyla göz doldurmakla kalmıyor, aynı zamanda mükemmel viraj performansıyla da sürücünün taktirini kazanmasını çok iyi biliyor.
Konu güçlü ve yüksek performanslı bir otomobil olduğunda genelde muhabbet aynı doğrultuda oluyor. Hızlı mı, kaç basıyor? Gerektiği kadar hızlı… Ara hızlanmalar nasıl? Acayip seri… Peki, virajlar? Muazzam iyi tutunuyor ve çok hızlı… Eskiden son sorunun cevabı bu denli tatminkâr olmayabiliyordu. Aile tipi hızlı sedanlar eskiden de vardı ama bunlar virajlarda tempoyu düşürmek zorundaydı. Ancak yeni nesil hızlı sedanlar öyle değil. Yüksek performansı yola güvenle aktaracak kadar sert ama yolcuları mutlu edecek kadar da yumuşak bir süspansiyon geometrisi söz konusu. BMW M5 veya Mercedes-AMG E 63 S gibi otomobiller ailenin yaşam konforunu engellemeden evin babasının gönül rahatlığıyla sol şeridin hakkını vermesine imkân tanıyor.
İlginizi çekebilir
İşin güzel yanı bu otomobillerle direksiyon başındaki baba, sürüş keyfinin tadını çıkartırken yolcular canları bile sıkılmadan hedefe varmış oluyor. Yani bu otomobillerle, çocuklar ‘baba sıkıldım’ diyemeden hedefe varmak standart. BMW M5’e göre 10 Nm kadar tork fazlalığına sahip olan AMG, Amerikan tarzındaki, gök gürültüsü benzeri sesle sürüşe eşlik ederken, BMW M5 ise sesiyle daha çok bir yarış motorunu andırıyor ki, zaten aslında yarış genlerine sahip bir ünite. Kaputun altındaki canavardan bağımsız bir şekilde her iki sporcu da sürücü ve beraberindeki yolculara gayet rahat ve konforlu bir yaşama alanı sunuyor. İki otomobil de mükemmel yalıtılmış durumda. Ne yol gürültüsü, ne de rüzgâr gürültüsü söz konusu.
Her iki otomobil de dur-kalk trafiğinde iyi birer yol arkadaşı. Her ikisi de çevrimiçi navigasyon sistemiyle sürüş istikametindeki yolun sıkışıklığına bağlı olarak alternatif rotaları önerebiliyor. Navigasyon yönlendirmelerine uyan bir sürücü, kendini bir anda alternatif bir kara yolunda veya bir dağ yolunda bulabiliyor. Dağ yoluna çıkınca gerek M5, gerekse de AMG E 63 S kendilerini çok daha mutlu ve huzurlu hissetmeye başlıyor. Yol ile adeta bütünleşiyorlar.
Lastik yanığının kokusu
M5 olsun, E 63 olsun henüz ilk virajda kendilerini hissettirmeyi başarıyor. Özellikle Mercedes ani ağırlık transferlerini daha olumlu karşılıyor. Tork dört tekerleğe birden aktarılıyor olsa da AMG mühendislerinin ince ayarları sayesinde E 63 virajlarda arkadan itişli otomobil karakteristiği sunuyor. Bu bir ilk değil. AMG, daha önce C ve E 43 modellerinde dört tekerlekten çekişli mimaride arkadan itişli bir yapıyı hissettirebileceğini göstermişti.
E-Serisi’nin en güçlü versiyonunda arkadan itişli yapı hissi daha da yoğun. Dahası sürücü istediği zaman tek bir düğme hareketiyle ön aks ile olan bağı devreden çıkartıyor ve safkan arkadan itişli yapıya geçiş yapabiliyor. Böylece motorun gücünün tamamı arka aksa transfer edilebiliyor. Bu dağ yollarında veya kara yolunda tercih edilebilecek bir mod değil. Yani edilebilir de edilmese daha iyi olur. Bu sürüş modu daha çok pist kullanımını amaçlıyor. En azından biz drift modunu sizler için pistte test ettik.
Ancak bu mod Mercedes’e has bir sürüş modu değil. BMW de M5’te böyle bir mod kullanıma sunuyor. Sürücü istediği zaman gücünü tamamını arka aksa transfer edebiliyor. Böylece BMW M5’in de drift modu açılmış oluyor. İki otomobili de drift modunda piste çıkardıktan sonra başlasın ortalık tütmeye. Malum, spor otomobil ve performans tutkunları için yanal ivmelenme gibisi yok!
Dört tekerlekten çekişli modda yapmış olduğumuz sürüş dinamikleri testlerinde 113 kg daha hafif olan BMW, virajlardan belirgin bir avantaj gösteriyor ve virajı aynı hızda daha içeriden almayı başarıyor. BMW uzunca bir süre dengeli kalmaya devam ederken, arka kısmı hareketlenen Mercedes daha erken limitlerine ulaşıyor. Limitlerine ulaşıncaya kadar ise rahat bir kullanım sunuyor. Sürücü 612 HP güce rahatlıkla hâkim olabiliyor.
Piste çıkınca ise işin rengi değişiyor. 4WD Sport dört tekerlekten çekiş modundaki BMW M5’in arka kısmı fazlasıyla cüretkâr davranabiliyor. Bu sürüş modunda viraj içinde arka kısım limitlerdeyken gaza cesurca basmak dengeleri değiştiriyor. 4.4 litrelik V8 motoru besleyen iki adet twin-scroll turbo, ürettiği torkun tamamını arka lastiklere aktarıyor. Lastiklerin o kadar torkla zemine sıkıca tutunmasını beklemek haksızlık. Bu süreç E 63 S ile kıyaslandığında çok daha hırçın ve tehditkâr bir sürüş stilini beraberinde getiriyor. Kuru zemin neyse de ıslak zeminde bu sürüş modunu seçmek herkesin harcı değil.
Hırçın delikanlı
Gerek motor, gerekse de güç aktarma sisteminin karakteri gereği daha çok pist tadında olan BMW M5, direksiyon sistemiyle de bu yapıyı destekliyor. Direkt çalışan direksiyon sistemi net bir geri bildirim ile sürücüsünü her an yol durumu ile ilgili olarak bilgilendiriyor. Sürücünün direksiyona uyguladığı bir-iki cm’lik hareket ciddi bir yön değişikliği olarak karşılığını veriyor. Biraz acemi veya tedirgin bir sürücü BMW M5’i hızlı sürüşlerde ideal çizgisinde tutmakta zorlanacaktır. Ama daha deneyimli bir sürücü bu karakteristiğin motorsporlarının bir yansıması olduğunu ve M5’e çok yakıştığını kabul edecektir. Tıpkı bozuk ve dalgalı yüzeylerde çok fazla tepki veren yürüyen aksam gibi. Bu da motorsporlarının bir yansıması ve pist kullanımlarında işin hakkını mükemmel veriyor. Ancak dağ veya orman yollarındaki dalgalı zeminde aşırı tepki vererek yol konforunu olumsuz etkiliyor.
Sadece süspansiyon karakteristiği ile değil BMW M5, genel karakteristik detaylarıyla da hırçın bir çocuk gibi davranıyor. Yani sürücüsünü yoran bir karaktere sahip. Her yönüyle gergin bir otomobil olan BMW M5 sürücüsünün sürekli tetikte olması gerekiyor. Viraja biraz hızlı girince ön aks tekerlekleri zemine tutunmakta zorlanmaya başlıyor. Sürücünün ise durumu erkenden fark edip müdahale etmesi gerekiyor. Sevmeyen için zor bir durum tabii hatta korkutucu ama BMW seven bir sürücü için tam da olması gerektiği gibi.
İnip Mercedes-AMG E 63 S’e binince boyut da değişiyor. Bir kere dış dünyadan daha izole bir yaşama alanı söz konusu. Aynı yol, aynı rota ve aynı sürücü… Ama rakip BMW M5 kadar ürkütmüyor. Daha stabil hissettiriyor. Adeta en acemi sürücüyü bile daha da hızlı olmaya davet ediyor.
İz sadakati uzunca bir süre devam eden AMG E 63 S, adeta bir yırtıcının tırnaklarını toprağa saplaması gibi asfalta sıkıca tutunuyor. Arka kısmı ile hareketlenerek viraj açısını küçültüyor ve her daim ideal çizgide kalmayı başarıyor. Kullanıcısına öylesine bir güven duygusu veriyor ki, sürücü her pozisyona girebileceği hissine kapılıyor ve zor bir manevradan çıktığında bunu tek başına kendisi yaptı zannediyor.
AMG, sürücüsünü germeden ve tedirgin etmeden onu fizik sınırlarını zorlamaya yöneltiyor. Direksiyon sistemi pilotuna ihtiyacı olan yol bilgilerini aktarıyor. BMW M5 kadar olmasa da direksiyon sistemi direkt çalışıyor ve sürücünün güven duygusunu daha da pekiştiriyor. Deyim yerindeyse sürücü otomobille tek vücut oluyor.
AMG E 63 S’in vermiş olduğu güven duygusu, bir anda kontrolsüz bir şekilde limitlerin aşılmasına da neden olabilir. BMW M5, sürücüsünün her daim tetikte olmasını bekliyor. Her zaman tetikte olan sürücü, otomobilden gelen bilgileri dikkate alarak çok daha erken reaksiyon göstereceğinden, otomobil daha gergin ve hırçın olsa bile sürüş daha kontrollü bir seyir izleyecektir.
Karakterleri farklı olsa da ikisi de iki ton barajında, son derece zengin bir donanıma sahip, lüks bir sedan. İkisi de spor otomobil tanımlamasını hak ediyor. BMW M5, 0’dan 100 km/s hıza 3.3 saniyede ulaşırken, Mercedes-AMG E 63 S 4Matic 0’dan 100 km/s hıza 3.2 saniyede çıkıyor. Her iki sporcu da hızlanma anında sürücü ve beraberindeki yolcuları koltuklara sıkıca yapıştırıyor. İvmelenme anındaki kuvvet hafifleyinceye kadar koltuklardan doğrulmak pek olası değil. Her iki sporcu da pist sürüşlerinde arkadan kayarak pist eğlencesi sunuyor. Yine her iki sporcu da otoyol sürüşlerinde dış dünyadan izole bir yolculuk vaat ediyor.
Ufak tefek karakteristik farklılıkları olsa da her iki otomobil de (M5 750 Nm ve E 63 S 850 Nm) arka aksa ciddi bir tork iletiyor. Bu hafife alınmaması gereken ciddi bir değer. Dolayısıyla viraj çıkışında gaza yüklenirken temkinli olmakta yarar var. İkisi de şaka kaldırmıyor. Zaten kaldırması da gerekmiyor. Sonuç olarak iki otomobil de spor otomobil performansını dört kapılı bir sedanda sunma iddiasında, hem de yaklaşık iki tonluk bir ağırlığa rağmen.
Bozuk yolları pek sevmiyor
Arka aks ağırlıklı dört tekerlekten çekiş sistemi işini çok iyi yapıyor. Sistem, sportif bir sürüş hissettirirken lastiklerin yola tutunma seviyesine bağlı olarak torku ön aksa da paylaştırıyor ve tutunmada denge tesis ediyor. Direksiyon kadar süspansiyon geometrisi de çok fazla sert değil. Dahası Mercedes’in süspansiyonu yol dalgalarını büyük bir olgunlukla sönümlüyor ve kabin içine iletmiyor. Dolayısıyla E 63 S, pist ortamı dışında da yani trafiğe açık dağ veya orman yolunda da sportif ama bir o kadar da konforlu bir sürüş sunuyor.
BMW M5 öyle değil. Gergin bir yapıya sahip olan BMW M5, süspansiyon sistemiyle dağ veya orman yollarındaki yol dalgalarında çok fazla tepki veriyor. Sadece yol konforunu olumsuz etkilemekle kalmayan bu tutum sürücünün sürüş keyfini de zaman zaman gölgeleyebiliyor.
Kabul etmek gerekir ki, Mercedes-AMG bu noktada ideale çok daha yakın bir karakteristik elde etmeyi başarmış.
Sonuç olarak kusursuz bir sportif sürüş için tekerleklerin yere her zaman kuvvetlice basması gerekiyor. BMW M5 ise yol bozukluklarında aşırı tepki veren yapısıyla zaman zaman bazı tekerleklerin zeminle olan temasını kaybetmesine neden oluyor ki, bu da yol tutuş kayıplarını beraberinde getiriyor. Tam da bu noktada Mercedes elini masaya vuruyor.
Sadece bu konuda elini masaya vurmakla yetinmiyor Mercedes. Çok daha fazlasını sunuyor. Mercedes’in koltukları önde olduğu kadar arka koltukta da daha fazla yan destek ve oturma konforu sunuyor. Koltuklar o kadar konforlu ki, uzun yolculuklarda bile rahat ettiriyor. Ayrıca hız sınırı tabelalarını algılayan mesafe takip sistemi de dahil birçok sürüş destek sistemiyle sürücünün hayatını kolaylaştırıyor.
Aslında bütün bunlar bir spor otomobili bağlayan kriterler değil, ancak günün sonunda bu yüksek performanslı spor sedanlar ömürlerinin büyük bölümünü pistte değil günlük hayatta geçirecek. Dolayısıyla günlük kullanıma uygunluk önemli bir kriter. Günlük kullanıma uygunluk söz konusu olduğunda BMW’nin daha kullanışlı ve pratik bir otomobil olduğunu da ifade etmekte yarar var. Ayrıca BMW etkili fren sistemi ve daha verimli motoruyla da ciddi puanlar hanesine yazdırıyor. BMW M5 100 km’de ortalama 12.2 litre tüketirken, AMG 12.9 lt/100 km tüketerek rakibine puan kaptırmaya devam ediyor.
Bütün bu değerlendirmelerin sonucu olarak Mercedes-AMG karşılaştırmanın genel değerlendirme bölümünü önde tamamlıyor. Ancak yüksek satın alma maliyeti ve daha zayıf donanımı kadar daha kısa olan garanti kapsamı nedeniyle karşılaştırmanın maliyet bölümünde BMW M5 çok kıymetli puanlar toplayarak genel değerlendirme bölümündeki kaybını telafi ediyor. Sonuç: Nadiren görülen bir beraberlik…
Yazı: Marcus Peters
Fotoğraf: Achim Hartmann
Sonuç
1 – Mercedes
Sürüş keyfi mi? Kesinlikle. Yol ne kadar kötü ve virajlar ne kadar fazla olursa sürüş keyfi de o kadar artıyor. AMG yol dalgalarını büyük bir ustalıkla filtre ediyor ve her zaman lastiklerin yere sıkıca basmasını sağlıyor.
1- BMW
Sürüş keyfi mi? Kesinlikle. Ancak daha çok kaymak asfalt üzerinde. Yani pist ortamında keyifli olduğu ve keyif verdiği kesin. Üstelik M5 pistte son derece hızlı. Ama yol dalgalarına sahip karayolunda işin tadı kaçabiliyor.
Son yorumlar