Geçmiş yıllarda Opel’in orta sınıftaki iddiasından bahsederken daha da geçmiş yıllardan bahsetmek gerekiyordu. O günler geride kaldı. Yeni Insignia orta sınıf taht savaşında ‘ben de varım’ diyor. Oldukça da iddialı ama öncesinde Skoda Superb’i alt etmesi gerekiyor. Sonuç olarak Superb ismi gibi bir otomobil: Muhteşem..
Belki de bütün bu zahmete değerdi: Görüşme talep etmek ve bir randevu ayarlamak için onlarca yazışma, gidip gelen mailler, saatlerce uçuş, son derece sinir ülkeye giriş prosedürleri, şirket merkezine ulaşmak için onlarca belde ve nahiyeden geçiş ve firma merkezine varış. Büyük olasılıkla varmış olmakla da bitmezdi bütün bu süreç. Kuvvetle muhtemel genelde karanlık toplantı odalarından birinde bir süre beklemek de gerekirdi. Ama sonunda General Motorus’un patroniçesi Mary Barra çıkagelirdi. Hoş geldin, beş gittin, uçuş nasıldı, ne kadar da güzel bir ofis gibi hal hatır faslının ardından bütün bu zahmete katlanma nedenimize, o soruya sıra gelirdi: “Bayan başkan, acaba Opel’i cezalandırmadan önce Insignia’ya hiç bindiniz mi?”
İlginizi çekebilir
Azimli ve güçlü bir rakip
Opel’in orta sınıftaki varlığı oldukça uzun ve köklü bir geçmişe dayanıyor. Ama Skoda Superb öyle değil. O bu dünyada oldukça yeni. Henüz üç nesildir orta sınıfta yer alıyor. Ama kendinden emin ve yere sağlam basan adımlarla orta sınıfın ‘en iyileri’ arasına tırmandı, kendine güçlülerin dünyasında iyi bir yer de edindi. Başlangıçta rakiplerine göre daha uygun olan fiyatıyla dikkat çekti. Üstelik uygun fiyatına karşın oldukça iyi bir otomobil ve zengin donanım sunuyordu. Bu strateji başarıyı da beraberinde getirdi. Ancak artık ‘uygun fiyatlı’ demek pek doğru olmayacaktır. Marka, gelen başarıyla birlikte fiyat stratejisini rakiplerin fiyat politikasıyla aynı seviyeye taşıdı. Opel Insignia 2.0 D, heap-up hisplay, navigasyon, konforlu koltuklar ve LED-Matrix farlar da dahil olmak üzere son derece zengin bir donanım sunan Business Innovation adındaki donanımda paketi ile Superb 2.0 TDI Style’dan 3700 Euro daha ucuz.
Fiyat ve donanımlar farklı olsa da her iki örnekte de dolu dolu birer otomobil söz konusu. İkisi de park yerinde aşağı-yukarı 9.1 metrekare alan kaplıyor. Skoda Superb bu alanı daha verimli kullanıyor ve ön koltuklarda son derece geniş ve arka koltuklarda ise savurganlık derecesinde geniş bir yaşam alanı sunuyor. Arka koltuklarda sunulan oturma alanıyla Skoda Superb, Opel Insignia’yı 6.0 cm geride bırakıyor. Arka koltuğun gerisinde ise 625 litrelik devasa bir bagaj bulunuyor. Çoğu station wagon otomobili kıskandıracak kadar büyük bir bagaj bu. İki parça arka koltuk sırtlıklarının katlanmasıyla bagaj zemininde küçük bir kot farkı oluşuyor oluşmasına ama 1760 litrelik bir alan ortaya çıkıyor.
Opel’in büyük boy bagaj kapağının açılmasıyla ortaya çıkan alan 490 litre. Üç parça halinde katlanan arka koltuk sırtlıklarıyla bile bu alan ancak 1450 litreye kadar çıkıyor. Hayır, Skoda’ya meydan okumak için yeterli değil. Üstelik koltuklar yatırıldıktan sonra oluşan alandaki yükleme zemini tamamen düz değil. Zemindeki girinti, çıkıntı ve oyuklar o kadar çok ki, bir coğrafya öğretmeni bu görüntüyü rahatlıkla coğrafi yükseltileri anlatmak için kullanabilir. Alçak konumlandırılan arka koltukların diz ve baş mesafesi biraz kısıtlı. Üstelik küçük kapılar nedeniyle arka koltuklara geçiş de bu konuda oldukça iddialı olan Skoda Superb örneğinde olduğu gibi rahat değil. Sürücü ve ön yolcu vücudu mükemmel kavrayan alçak koltuklara adeta gömülüyor. Skoda Octavia ise sürücü ve beraberindeki yolcusunu daha dik oturumlu ve daha yüksek oturumlu koltuklarda ağırlıyor. Koltukların soğutma özelliği ise premium havası veriyor.
Skoda Octavia derli toplu kokpit mimarisiyle kullanım ergonomisi noktasında Opel Insignia’ya göre çok daha kullanışlı bir yapı sergiliyor. Insignia kullanıcısı bir düğme karmaşasıyla karşı karşıya kalıyor. Bu noktada bazı bilgileri sürücünün göz hizasına getiren head-up-display de pek bir işe yaramıyor. Görünüşe göre Opel cephesi görsellik uğruna kullanım ergonomisini biraz ihmal etmiş gibi.
Hafif olmak işleri kolaylaştırıyor
Aslında Opel mühendisleri yürüyen aksam konusunu zaten çözmüştü. Sonuç olarak önceki nesil Insignia da gayet iyi yol tutuyordu ve dinamik bir sürüş sunuyordu. Ancak ağırlık, sahip olduğu bütün potansiyeli yutuyordu. Artık değil. Insignia II GM’in E-2 platformundan yararlanıyor ve platformunun getirisiyle Skoda Superb’e göre 25 kg daha hafif. Bu hafif yapı 2.0 litrelik turbo dizel motorun işini kolaylaştırıyor. Her ne kadar Skoda Octavia’nın TDI motoru 20 HP daha güçlü olsa da Insignia’nın motoru istekli bir şekilde otomobili hızlandırıyor ve gaz emirlerine anında daha da hızlanarak cevap veriyor.
Önceki nesil Insignia’da yakıt tüketimini düşürmek için uzun şanzıman oranları tercih ediliyordu. Hafifleyen gövde sayesinde artık buna gerek kalmamış. Biraz kısa vites kolu üzerinden sürücü istediği vitese rahatlıkla geçiş yapabiliyor. Aslında çok da sık vites değiştirmek gerekmiyor. 400 Nm tork üreten motor alt devirlerden itibaren Insignia’yı alıp götürüyor ve yüksek süratlere rahatlıkla ulaştırıyor. Yol rüzgârı tatlı tatlı gövdeyi yalarken isteğe bağlı olarak sunulan adaptif süspansiyon yol bozukluklarını ustalıkla ütülüyor. Adaptif süspansiyon; tour, normal ve sport olmak üzere farklı kullanım modları sunuyor. Tour adındaki en yumuşak modda Insignia asfalt üzerinde adeta süzülürken, normal mod tatlı-sert ayarlarıyla yumuşak ile sert arasındaki dengeyi buluyor. Hatta sport modu bile konforlu olarak tanımlanabilir.
Süspansiyon geometrisi öylesine başarılı ki, Opel Insignia bol virajlı kara yolunda adeta süzülüyor. Yol bozuklukları büyük bir başarıyla emilip kabin içine neredeyse hiç iletilmiyor. Adeta yol ile Insignia arasında kusursuz bir bütünleşme oluşuyor. Bu kusursuz bağ sadece başarılı süspansiyon geometrisinden kaynaklanmıyor. Direksiyon sisteminin de katkısı büyük. Orta sertlikteki direksiyon sistemi verilen emirleri net bir şekilde yerine getiriyor, çabuk cevap veriyor ve hassaslığıyla sürücüye yol geri bildiriminde bulunuyor. Böylece son derece güvenli, dengeli ama en önemlisi eğlenceli bir sürüş karakteristiği ortaya çıkıyor. Orta sınıf bir Opel ve sürüş keyfi kavramlarını aynı cümlede kullanmayalı çok uzun zaman olmuştu.
Superb, bu denli kıvrak ve atak bir sürüş sunmuyor. Bir kere daha yüksek olan oturma pozisyonu sportiflik hissini engelliyor. İnsan ister istemez makam otomobili kullanıyor havasına bürünüyor. Öte yandan Skoda Superb de geri bildirimi yüksek, direkt çalışan hassas bir direksiyon sistemiyle donatılmış durumda. Ancak limitleri zorlandığında çok daha erken önden kayarak sürücünün keyfini gölgeliyor. Üstelik fren konusunda Opel Insignia’ya teslim oluyor. 130 km/s’den soğuk frenlerle yapılan ölçümde Skoda Superb, Opel Insignia’ya göre beş metre daha geç duruyor.
Skoda o kadar da konforlu değil
Aslında konfor konusunda da Skoda, Opel kadar başarılı bir tablo çizemiyor. Üstelik opsiyonel olarak sunulan adaptif süspansiyona rağmen. Biraz fazla yaylanan Skoda Superb buna karşın yol bozukluklarına çok fazla tepki veriyor. Konfor modunda gövde salınımları iyice artan Superb’in gövdesi virajlarda çok fazla yana yatıyor. Normal sürüş modu gövdenin yana yatma eğilimini dizginlerken, spor modu ise sportif olmak yerine fazla sert bir karakter sergiliyor.
Öte yandan seri ve sportif sürüşler isteğe bağlı olarak sunulan DSG’nin huzurunu kaçırıyor. Otoyol sürüşlerinde üzerine düşen görevi başarıyla yerine getiren ve motorla uyum içerisinde çalışan DSG, hızlı karayolu pasajlarında ise seri vites değiştirmek için çok çabalıyor ve bunu yaparken çok fazla sarsıyor. Buna karşılık motor etkileyici bir performans ve yüksek verimlilik seviyesiyle sürücünün yüzünü güldürüyor. Skoda Superb 6.7 lt/100 km yakıt tüketirken Opel Insignia ise 7.4 lt/100 km ile ancak yetiniyor. Böylece Skoda Superb kıl payı da olsa ipi birinci olarak göğüslüyor. Oysa düne kadar küçük puan farkları sadece Volkswagen Grubu araçlarıyla yapılan karşılaştırmalarda söz konusu oluyordu.
Dolayısıyla yazımın başındaki soruya tekrar dönecek olursam. Mary Barra Opel’i satmadan önce Insignia’yı kullanmadıysa markanın sahip olduğu potansiyelin farkında değil demektir. Eğer kullandıysa ama Opel’in zirveye ne kadar yakın olduğu gerçeğini fark etmediyse, o zaman otomobillerden pek de anlamıyor demektir.
Yazı: Sebastian Renz
Fotoğraf: Arturo Rivas
Son yorumlar