308 yeni makyajlandı, Golf kısa bir süre önce. Astra ve i30 ise hiçbir zaman zirve için bu kadar istekli değildi. Küçük hacimli turbo benzinli motorlarıyla zirveye oynuyorlar.
Çok güzel bir yolda seyahat ediyoruz. Kıvrımlarla dolu bir dağ yolu. Ormanların derinliklerine dalıyor, ardından vadiye doğru yokuş aşağı iniyor. Aklımızdan bütün olumsuzlukları çıkartmış durumdayız. Ne dizel krizi, ne de sürüş yasakları umurumuzda. Frene basarak hızı düşür, vites küçült, direksiyonu çevir, lastiklerin zemine nasıl tutunduğunu direksiyonda hisset, erken erken gaza otur, turbo basıncının etkisiyle çekiş gücü erken devreye girsin ve bir sonraki virajla kucaklaş.
İlginizi çekebilir
Hyundai i30 gerçekten de keyifli bir sürüş sunuyor
Nasıl yani, bir Hyundai i30 ile sürüş keyfi mi? Aynen öyle, Hyundai i30 gerçekten de çok keyifli bir sürüş sunuyor. Tabii sürüş keyfinden ne beklediğinle de alakalı bir durum bu. Aslında karşılaştırmaya dahil olan rakiplerin her biri de sürüş keyfi vaat ediyor. Hem de son dönemin yükselen değeri küçük hacimli turbo benzinli motorla: i30 1.4 T-GDI, Astra 1.4 DI Turbo, 308 PureTech 130 ve Golf 1.5 TSI. Üstelik her biri de sürüş keyfini yüksek verimlilik oranıyla sunma iddiasında. Yakıt tüketimi düşük ve çevreci bir sürüş keyfi.
Hyundai: Güvenlikten taviz vermiyor
i30 ile viraja giriyoruz. Virajlardaki ani ağırlık transferlerine kayıtsız kalmayan Hyundai i30 direkt çalışan ve geri bildirimi ile yol ile sürücü arasında bir bağ oluşturan direksiyon sistemiyle keyifli bir sürüş sunuyor. Her ne kadar süspansiyon geometrisi rakiplere göre daha sert olsa da, Hyundai i30 rakiplere göre daha fazla yana yatma eğilimi gösteriyor, kısa yol dalgalarında daha fazla tepki veriyor ve ESP çok erken, aynı zamanda çok sert devreye giriyor. Ancak sürüş güvenliğinden asla ve asla taviz vermiyor.
Sadece sürüş özellikleriyle değil, diğer konularda da Hyundai i30 kompakt sınıfta üst sıralara doğru tırmanmaya devam ediyor. Etkili fren sisteminin yanı sıra kapsamlı sürüş destek sistemleri, LED farlar ve kullanımı kolay bilgi ve eğlence sistemi gibi ekipmanlar onu kompakt sınıfın en iyilerinden biri yapıyor. Dahası yolculara geniş bir yaşam alanı ve 395 litrelik bagaj devasa bir bagaj sunuyor. Üstelik arka koltukların katlanmasıyla oluşan yükleme alanı karşılaştırmanın en büyüğü. İki katlı bagaj zeminin malzeme kalitesi bile tasarımcıların detaylara vermiş olduğu önemi gözler önüne seriyor. Bol miktarda saklama alanı, i30 dışında sadece Golf’te bulunan arka koltuk havalandırma ızgaraları ve okunaklı göstergeler de kaliteye ve detaya verilen önemin birer göstergesi. Arka koltuk sırası iki yetişkini rahat ettirecek genişliğe sahipken ön koltukların yan destekleri yeterli değil.
1.4 litre hacimli turbo benzinli motor ilk kalkış anında biraz nazlı hissettirse de kısa sürede gücü toparlayıp Hyundai i30’u ani turbo patlamalarından uzak homojen bir şekilde hızlandırıyor. Hatta 2000 d/d itibarıyla iyice enerjik hissettiriyor ve sesiyle de bu enerjiye eşlik ediyor. Kolay vites geçişleriyle keyif veren altı vitesli manuel şanzımanın üst viteslerinde motorun çekiş gücü ve istekli yapısı azalıyor. 200 bar basınçla çalışan enjektörlere sahip olan direkt enjeksiyonlu motorun bu gibi durumlarda i30’un cüssesini atak ve canlı bir şekilde hızlandırmaya devam etmesi için vites küçültmek gerekiyor. Bu nedenle 7.6 lt/100 km ile Hyundai i30 karşılaştırmanın en yüksek tüketim değerine imza atıyor. Ancak tüketici açısından bu ciddi bir sorun olarak görülmeyebilir, sonuç olarak i30 eşdeğer bir Golf’e oranla daha uygun bir satın alma fiyatına sahip ve beş yıl üretici garantisi ile satışa sunuluyor. Bakalım bunlar Koreliyi zafere götürmeye yetecek mi?
Opel: Gelişim devam ediyor
Kompakt sınıfın en iddialı modellerinden olan Opel Astra’nın da liderlik kürsüsündeki yeri garanti değil ama o da zirveye oynayabilecek donanım ve yeniliklere sahip. Matrix LED farlar gibi yenilikçi teknolojiler, çarpışma uyarısına varıncaya kadar kapsamlı sürüş destek sistemleri ve uygun satış fiyatıyla Opel’in temsilcisi de zirveye oynayanlardan. Üstelik son derece keyifli ve başarılı sürüş özellikleri de sunuyor.
Arka akstaki Watt bağlantı tekniğinin tekrar devreye girmiş olması bir kutlama konusu olabilir. Önceki nesilde standart olarak sunulan arka aks Watt bağlantısı artık opsiyonel donanımda. Bu ekipmanı parasını vererek sipariş eden birileri olur mu bilinmez. Sonuç olarak ısıtmalı koltuk gibi bir opsiyon ki, kullanıcı bundan doğrudan yararlanacak ve bunu birebir kullanarak ödemiş olduğu bedelin karşılığını görebilecek. Yani mantıklı gelebilir. Ama arka akstaki bir bağlantı tekniği! Pek olası değil gibi. Oysa bu bağlantı yarı bağımsız arka aksın uzunlamasına ve enlemesine salınımlarını önlerken daha stabil ve atak bir sürüş sunuyor.
Daha da basit ifade etmek gerekirse bu bağlantı şekli daha kıvrak bir sürüşe yardımcı oluyor. Verilen emirleri harfiyen yerine getiren direksiyon sistemi sayesinde Opel Astra kararlı bir şekilde viraja dalıyor, uzun süre dengeli kalmayı başarıyor, çok az yana yatma eğilimine giriyor ve hiçbir zaman güvensizlik hissine neden olmuyor. Özellikle virajlardaki tutumu, sert bir süspansiyon karakteristiğine sahip olan Opel Astra’yı almak için başlı başına bir neden bile olabilir. Ancak satın alma kararına yöneltecek tek neden bu değil, çok daha fazlası söz konusu. Son derece geniş bir yaşama alanı sunan Opel Astra üç parça halinde katlanan arka koltuklarıyla fonksiyonellik noktasında da sürücüsünü destekliyor. Güçlü frenler ve WLAN dahil kapsamlı multimedya özellikleri de Opel Astra’yı öne çıkartan özellikler.
Opel Astra’yı alan sürücülerin ne kadarı WLAN özelliğini kullanır bilemiyoruz, ama biz offline buna karşılık onroad olmayı seviyoruz. 1.4 litre hacimli turbo benzinli son derece istekli bir şekilde Astra’nın gövdesini hızlandırıyor. Biraz hırıltılı çalışan dört silindirli motor, aynı hacimdeki VW motoru gibi silindir kapatma özelliğine sahip değil. Bu nedenle de 7.5 lt/100 km tüketim değerine sahip. Yine de bu değer istekli bir şekilde hızlanan 150 HP gücündeki bir motor için gayet kabul edilebilir seviyede. Bu kadar gücü zamanında Astra F, GSI 16V versiyonuyla kullanıma sunuyordu. O yıllarda Opel’in en az 20 yıl daha GM bünyesinde olması öngörülüyordu. Oysa Opel bugün gelinen nokta bir başka otomotiv grubunun bünyesine girmiş durumda.
Peugeot: Yeni yollara cesaret etmek
Aslında yeni fikirler toplum tarafından kabul görerek geleneksel bir olguya dönüştüğünde buna saygı duyuyoruz. Ancak ne zaman bir 308 dergimize konuk olarak gelse aynı soruyu soruyoruz; Bir kere bu küçücük direksiyon ne böyle? Arkasında sürücünün ideal oturma pozisyonu oluşturması imkânsız gibi. Bir diğer sorun ise neredeyse bütün fonksiyonların merkezi dokunmatik ekran üzerinden yapılıyor olması. Buna iklimlendirme ve sürüş destek sistemleri de dahil. Ve üçüncü olarak birbirine doğru hareket eden hız ve devir göstergelerinin ibreleri. Her biri de bir sunum esnasında heyecan uyandırmak üzere düşünülmüş fikirler gibi görünüyor.
Çapı küçük direksiyon simidi nedeniyle gereksiz bir ataklık ortaya çıkıyor. Sistemin geri bildirim ve direktlik dozu bu ataklığı dengelemiyor. Böylece ortaya abartılı bir ataklık çıkarken söz konusu ataklık ne sürüş dinamikleri testlerinde, ne de günlük kullanımda bir amaca hizmet etmiyor.
Aslında direksiyon sistemi için bir güncelleme iyi olurdu, ancak yazın gerçekleştirilen makyaj daha çok yeni sürüş destek sistemlerine odaklanmış durumda. Bunun dışında köşeli bir depo kapağı devreye alınırken sesli komut sistemi Siri de entegre edilmiş. Bunun dışında Peugeot 308, geniş bir bagaj kullanıma sunuyor. Aslında arka koltuk sırasında sunulan yaşam alanı oldukça geniş, ancak arka koltuk minderi alçak konumlandırılmış. GT-Line donanım seviyesiyle birlikte spor ön koltuklar devreye giriyor. Görünüm itibarıyla bolca yan destek vaat etseler de uygulamada pek de öyle olmuyor.
Öte yandan 1.2 litre hacimli ödüllü turbo benzinli motor beklentilerin ötesinde bir performans sunuyor. 130 HP güç üreten üç silindirli motor, üç silindirli ünitelerde olması gerektiği gibi biraz hırıltılı olmakla birlikte istekli bir şekilde devir çeviriyor ve rahat vites geçişleriyle sürücüyü destekleyen altı vitesli manuel şanzımanla uyum içerisinde çalışarak benim diyen birçok dört silindirli motordan daha başarılı bir performans sergiliyor. Üç silindirli ünite yılsonuna kadar bir partikül filtresiyle donatılacak. Sunmuş olduğu performans göz önüne alındığında 7.3 lt/100 km’lik tüketim değeri gayet makul kabul edilebiliyor.
VW: Yeni şeyler denemiyor
VW Golf, kompakt sınıfın en uzun soluklu modeli, aynı zamanda kompakt sınıfının yaratıcısı ve öncüsü. 1974 yılından bu yana yollarda. Her nesilde kendini geliştirmeye devam etse de, hiçbir zaman geleneklerinden ve ana hatlarından ödün vermedi. Dahası hiçbir zaman devrim niteliğinde bir değişim yaşamadı. Hatta Golf VII için gerçekleştirilen makyajda değişimi fark etmek oldukça güç. Daha net ifade etmek gerekirse makyaj, bilgi ve eğlence sisteminde ele alınan minör değişikliklerle sınırlı. Artık ana ünite üzerinde bir ses açma/kapama düğmesi bulunmuyor. Zaten tek belirgin değişiklik de bu.
Bunun dışında her şey eskisi gibi devam ediyor. Ön koltuklarda olduğu gibi arka koltuklarda da geniş bir yaşam alanı söz konusu. Beş kişinin eşyalarını yutacak kadar geniş bir bagaj da standart. Üstelik Golf bütün bunları en kompakt boyutlarla kullanıma sunuyor. Son derece konforlu arka koltuklar, uzun yolda da rahat ettiren ön koltuklar, sürücü dostu kolay ve ergonomik kumandalar, kaliteli malzemeler ve mükemmel işçilik Golf standartlarını aynen devam ettiriyor. Highline donanım seviyesinde standart olarak sunulan LED farlar isteğe bağlı olarak tıpkı Astra örneğinde olduğu gibi yol şartlarına göre kendini ayarlıyor ve karşıdan gelen sürücünün gözünü rahatsız etmeden uzun farı otomatik olarak ayarlıyor. VW, isteğe bağlı olarak da olsa karşılaştırmanın adaptif amortisörlerini sunan tek markası. Böylece Golf çok daha konforlu bir sürüş sunuyor. Son derece başarılı yol tutuş özellikleri ve geri bildirimi yüksek direkt çalışan direksiyon sistemiyle paket tamamlanıyor.
Gelelim yeni motora. Yakıt, 1.5 litre hacimli turbo benzinli motorun silindirlerine 350 bar basınçlı common-rail enjektörlerle püskürtülüyor. Motor, sürücü ve beraberinde yolculara neredeyse hiç hissettirmeden 1400 ila 4000 d/d aralığında güç gereksinimi olmadığında 130 km/s’nin altındaki hızlarda dört silindirlin ikisini kapatıyor. Böylece yüksek çekiş gücüne sahip, çalışma karakteri yüksek, ileri teknoloji ürünü motor 7.3 lt/100 km tüketimle yetinebiliyor. Aslında bu son derece makul bir değer, ancak kullanılan ileri teknoloji göz önüne alındığında ve bu ileri teknolojinin 308, Astra ve i30’da kullanılmadığı göz önüne alındığında o kadar iddialı sayılmaz.
150 HP gücündeki TSI motor, vites yolları belirgin ve vites geçişleri rahat altı ileri manuel şanzımanla uyum içerisinde çalışıyor ve bu kombinasyon gerektiğinde performanslı sürüşleri de destekliyor. Aslında 308, Astra ve i30 zirveye giden yolda emin adımlarla ilerliyor ancak hiçbiri yüksek fiyatına karşın Golf’ün tahtını elinden almayı başaramıyor.
Yazı: Sebastian Renz
Fotoğraf: Achim Hartmann
Sonuç
1 – Volkswagen Golf
Yine mi o? Her ne kadar makyaj oldukça minör olsa da yeni 1.5 litre hacimli turbo benzinli motoru, üstün konfor, yaşama alanı ve güvenlik seviyesiyle Golf yine ipi önde göğüslüyor.
2- Opel Astra
Bir kez daha ikinci. Opel Astra başarılı direksiyon sistemi, kıvrak sürüş özellikleri, mükemmel far sistemi ve uygun fiyatıyla yine ikinci oluyor.
3- Hyundai i30
Bir kez daha birinciye yaklaştı. Uygun fiyatlı Hyundai i30, geniş yaşama alanı, kuvvetli frenleri ve zengin sürüş destek sistemleriyle zirveye bir adım daha tırmanıyor.
4- Peugeot 308
Yine olmadı. 308 hırıltılı çalışan tutumlu motoru, kuvvetli ve etkili frenler ve zengin ekipman seviyesiyle kıymetli puanlar toplasa da konfor ve kullanım ergonomisi yetersiz kalıyor.
Son yorumlar