Farklı markalar istedikleri kadar dahil olmaya çalışsınlar, üst orta sınıfta Almanların borusu ötüyor. BMW 5 Serisi, üçlünün en yenisi ve bu avantajını pol pozisyonu için kullanmak istiyor.
BMW, yeni 5 Serisi’ni tanıttığında markanın pazarlama departmanındakiler otomobilin bağlanabilirlik ve akıllı özelliklerini öylesine vurguladılar ki, sanki otomobilin motoru ve yürüyen aksamı sadece yan rolleri oynuyor gibi bir ortam oluştu. Motor ve yürüyen aksamın yan rolde olduğu bir BMW olabilir mi? Hele hele motor kaputunun altında sıralı altı silindirli bir ünite yer alıyorsa…
İlginizi çekebilir
BMW 5 Serisi, yaklaşık yarım yıl önce selefinin yer aldığı bir karşılaştırmada sadece Mercedes E-Serisi’ne değil, Audi A6 ve Volvo S90’a karşı da kaybetmişti. Zayıf frenler, kısıtlı asistan sistemler gibi özellikler 5 Serisi’nin boynunun bükülmesine neden olmuştu. Ancak aradan zaman geçti ve sıra rövanşa geldi. Bu arada karşılaştırmanın başındaki kötü hava da artık döndü. 3.0 litrelik Alman dizellerini artık Hockenheim’a götürebiliriz. 530d’nin selefine ve aynı zamanda da Audi A6 3.0 TDI quattro ve Mercedes E 350 d’ye göre neleri daha iyi yapabildiğini görme zamanı…
A6: Yaşın getirdiği dinginlik
Pistte yeşil ışık yandığında iki otomobil kalkış için çaba gösterirken aralarından biri uzayıp gidiyor: Audi A6. quattro yani dört tekerlekten çekiş sadece karda ve buzda değil, suyun donma noktasına yakın sıcaklıklardaki ıslak zeminde de çok işe yarıyor.
Audi, 272 HP’yi ve 580 Nm’yi yola aktarmak için önden çekiş yerine dört tekerlekten çekişi tercih ederek çok hızlı kalkış yapabilen bir otomobile imza atmış: 0-100 km/s için gereken süre sadece 5.4 saniye. Yumuşak bir çalışma sesine sahip olan V6 motor ile 7 kademeli çift kavramalı otomatik şanzıman arasındaki paslaşma da çok uyumlu.
2011 yılından bu yana üretilen bu Audi, sırtındaki seneleri yaşlılık olarak değil, olgunluk olarak yansıtıyor. Ve bunu sadece kaliteli bir biçimde klikleyen ayar kumandalarında veya örnek işçilik seviyesinde görmüyoruz. A6 kendi içinde bir dinginlik sunuyor. Ancak bu demek değil ki otomobil eğlenceli ve sürüşü keyifli bir otomobil değil. Drive Select yani sürüş modu seçimi düğmesine basarak modumuzu Dynamic’e getiriyoruz ve değişim başlıyor: Hafif ancak yeterince net direksiyon sistemi daha gergin bir hale geliyor, yumuşak çalışma karakteriyle dikkat çeken motor daha istekli oluyor ve opsiyon listesindeki havalı süspansiyon sistemi yol tutuş öncelikli bir karaktere bürünüyor. Böylesi daha iyi çünkü standart halinde havalı süspansiyon sistemi biraz yumuşak çalışıyor.
Hockenheimring’deki turlar güçlü frenlerin iyi basınç noktası ve önden kayma gibi sorunlarla uğraşılmadığı için keyif veriyor. Yönlendirilme karakteri çok temiz.
Audi’nin hem ön hem de arka koltukları çok konforlu. Ancak ön koltukları kimilerine bir tık yüksek gelebilir. Sunulan yaşam alanı ve bu alandaki ferahlıksa çok başarılı. Test aracımızda bulunan ve rüzgâr gürültüsüne karşı ek bir koruma sağlayan opsiyonel akustik camlar sayesinde uzun yolculuklar bu otomobilde keyif veriyor. Otoyol hızlarında 200 km/s’de otomobile mutlak bir huzur hakimken 250 km/s olarak açıklanan limitli maksimum hızda da denge üst seviyede. Otomobilin hızını ön cama yansıtan head-up display sistemi A6’ya sonradan, makyajla birlikte eklenen bir özellik ve bunu sistemin gösterge tablosunun üstünde emanet gibi durmasından da anlamak mümkün.
Bu eleştirinin abartılmış bir yorum olduğunu da ekleyelim. 2018 yılında daha agresif bir tasarımla yollara çıkacak bir sonraki nesilde bu tür zaafların olmayacağını tahmin etmek hiç de zor değil. Bu arada A6’nın bağlanabilirlik ve sürüş asistanları konusunda sınıfının en iyisi olmadığını da zaaflar arasına ekleyelim.
E-Serisi: Uzun yol için
2018 yılı Mercedes için yeni bir nesil olmasa da elden geçirilmiş bir E Serisi anlamına geliyor. Belki bu elden geçme esnasında otomobilin opsiyon listesi de revize edilir. Bugün bir E Serisi satın almak isteyenler pahalı iç mekân paketlerini seçmedikleri müddetçe gerçek deri döşeme tercih edemiyorlar. Suni deri Artico ile yetinmek zorundalar. Evet biliyoruz. Mercedes, güzel ve kaliteli olana para ödetmeyi seviyor. E-Serisi de güzel ve kaliteli detaylar konusunda ağzına kadar dolu bir otomobil.
Bu sedanın ne kadar dönüşken bir otomobil olduğu her seferinde insanı şaşırtmayı başarıyor. Opsiyon listesindeki yumuşak mod seçildiğinde Air Body Control adı verilen havalı süspansiyon sistemi E-Serisi’nin adeta asfalt üzerinde süzülmesini sağlıyor. Bu esnada gövde salınımları da oluşuyor. Ancak sert darbeler otomobilden bu şekilde uzak tutulabiliyor. Sürüş modu dinamik moduna alındığındaysa Mercedes bir viraj tutkunu haline geliyor. Direksiyon sistemi yönlendirmelerde artık sürücüsüyle çok iyi bağlantı kurup başarılı bir geri bildirim sunabiliyor. Ön aks çok yüksek bir tutunma sağlayıp arka kısım tarafından takip ediliyor. Bu otomobili kullanmak gerçekten keyif veriyor.
E-Serisi’nin otoyoldaki karakteri daha da etkileyici. Audi bu bölümde iyi olabilir: Sessiz, konforlu ve daha fazlası… Ancak Mercedes, akustik konfor paketi ve havalı süspansiyonuyla daha da iyi. Otomobilin karakterini bir kruvaziyere benzetmek mümkün. Okyanusun dev dalgalarını yolcularından uzak tutup mutlak bir huzur veriyor.
E-Serisi’nin kokpiti biraz karmaşık bir kullanıma sahip olmasına ve aynı zamanda sahip olduğu gelişmiş teknolojileri cömertçe sergilemesine rağmen korkutucu değil. Aksine insana huzur veren bir ambiyansa sahip. Ateşli bir çalışma yapısına sahip olan 3.0 lt’lik dizel V6 motor, S-Serisi’ndeki kadar iyi yalıtılmadığı için düşük hızlarda dizel gürültüsünü açığa çıkartıyor. E-Serisi, söz konusu konfor, yaşam alanı, güvenlik ve sürücü asistansı olduğunda harika bir paket olarak dikkat çekiyor. Ve bu sınıfta birinci olmak isteyenlerin bu paketi alt etmesi şart.
5 Serisi: Mühendislerin özgürlüğü
5 Serisi’nden “ben istiyorum” sesini duyuyoruz. Otomobile rastgele bir bakış atanlar karşılarında yeni neslin olduğunu anlayamayabilirler. Ancak yenilikler de zaten sacın altında. Mesela arka koltuktakiler için belirgin biçimde artan diz mesafesi veya yeni menülerle geliştirilen iDrive sistemi bu yenilikler arasında yer alıyor. Artık iDrive sisteminde eliniz havadayken, biraz garip hareketlerle ses ayarı, çağrı kontrolü veya çevre görüş kamerasını ayarlamak gibi kontrolleri gerçekleştirebiliyorsunuz.
Ancak hepsi bu değil. Etrafta boş park alanı mı arıyorsunuz? Yeni 5 Serisi bununla ilgilenebiliyor. Veya önünüzdeki 500 metrede bir hız sınırı mı var. Yine otomobil tarafından uyarılıyorsunuz. Aynı şekilde geçiş üstünlüğü olan kavşaklar ve otoyol çıkışları da yeni 5 Serisi’nin sürücüsünün işini kolaylaştırdığı bölgeler oluyor.
Yeni 5 Serisi kısmi otonom sürüş ve otomatik park gibi özellikleriyle puan alıyor. Markanın hayranları bu tür özellikleri saygı ve ilgiyle karşılıyor. Ancak gerçek BMW meraklıları için otomobilin onlar kullanırken nasıl gittiği de çok önemli. Peki, BMW’nin yeni business sedanı bu konuda ne durumda?
DSC (ESP) kapalı, tüm sürüş yardımcılarını orta havalandırma ızgaralarının arasındaki ana asistan tuşuyla devre dışı bırakıp “benim otomobilim” menüsünden tüm ayarları daha keskin bir hale getiriyoruz. Tüm ayarlar neyi kapsıyor? 7 Serisi’nden tanıdığımız ve gücü 7 HP artarak 265 HP’ye ulaşan B57 kodlu sıralı altı silindirli dizel, adaptif amortisörler ve dört tekerleğe birden etki eden yönlendirme sistemi… Her şey hazır olduğuna göre Hockenheimring eğlencesi başlayabilir. Önde çift salıncaklı ve arkada beş kollu yürüyen aksamın bir sürüş keyif jokeri olduğunu anlamak bir viraj sürüyor. 5 Serisi’nin yolu tutuşu, çizgisini takip edişi ve yönlendirmeye verdiği geri bildirim gerçekten büyük bir şov. Ancak güç aktarımı en azından bir E-Serisi’ndeki kadar olabilirdi.
Kesin olan bir şey var ki BMW’deki dijital çocuklar markayı tamamen ele geçirmiş değil. Yürüyen aksam mühendislerinin sesi hâlâ yüksek çıkıyor ve sürüşüyle öne çıkan bir otomobile imza atabiliyorlar. Bu esnada konforu da geliştirmekten geri durmuyorlar. Evet A sütunundan hala rüzgar sesi sızıyor. Ancak yeni 5 Serisi’nin eriştiği süspansiyon seviyesi en az Mercedes E-Serisi kadar yüksek. Arada fark yok mu? Elbette var. Örneğin 5 Serisi, sürücüsünü yoldan E-Serisi kadar fazla izole etmiyor. Ancak biraz daha sert ayarlı süspansiyon sistemiyle tam tersine sürücüsünü eski güzel ve klasik biçimde oyunun içine dahil ediyor.
Motor da tam anlamıyla bir BMW ve yumuşak çalışıyor. Gürültü ve ısı yalıtımı için kullanılan Syntak isimli kapsüle rağmen motorun çalışma sesi gayet rahat duyuluyor. Maksimum torkun selefi 530d’ye göre 60 Nm artması otomobilin 100 kg kadar hafiflemesiyle birleşince ortaya daha etkileyici bir biçimde hızlanan bir otomobil çıkartmış. Sekiz ileri otomatik şanzıman göze batmadan hızlı bir biçimde vites değiştirirken, sport moduna alındığında vites değişimleri 5000 d/d seviyesinde gerçekleşiyor ve devir saatinde kırmızı bölge 5500 d/d’de başlıyor.
Performansta artış, tüketimde düşüş? Evet. Yeni 530d, sadece hızlanmada daha iyi değil. Otomobilin fren performansı da daha etkileyici. 100 km/s’deki fren mesafesi 36.2 metreden 34.7 metreye düşmüş. Test tüketimi de yarım litre azalarak 7.8 lt/100 km’ye gerilemiş. Otomobilin Almanya başlangıç fiyatı yaklaşık 2000 Euro artmış ama buna rağmen hâlâ E-Serisi ve A6’dan daha hesaplı. Kazananlar işte böyle görünürler.
Sonuç
1. BMW
5 Serisi eski zaaflarının birçoğundan kurtulup zaten iyi olduğu yönleri daha da iyileştirmiş. 530d, konforlu ve geniş yaşam alanlı, içinde sporcu ruh saklı bir sürücü otomobili. Haklı bir birincilik…
2. Mercedes
E-Serisi, dengeli ve uyumlu uzun yol sedanı ününün boşa olmadığını bu karşılaştırmada pekiştirdi. Otomobilin sunduğu dinamik özellikler de dikkat çekici seviyelerde.
3. AudI
En eski otomobil üçüncü sırayı elde ediyor. A6’da rakiplerine göre asistan sistemlerin eksikliği görülüyor. Sürüş söz konusu olduğundaysa A6 hâlâ çok iyi bir etki bırakmayı biliyor.
Yazı: Michael Harnischfeger
Fotoğraf: Achim Hartmann
Son yorumlar