Bunların arasında sadece güç aktarım organları, frenler ve direksiyon değil, aynı zamanda navigasyon sistemleri ve aracın içinde ve dışında yer alan bağlanabilirlik çözümleri yer alıyor. Hoheisel’in söylediği gibi: “Bosch, münferit parçalardan sistemin tamamına kadar her şeyi geliştiriyor.” Örneğin, Bosch, sürücü desteksistemleri için 50 milyondan fazla surround sensör satarak geçtiğimiz yıl yeni bir rekor kırdı. 2014 yılında, satılan radar ve video sensör sayısı ikiye katlandı ve 2015 yılında da aynı derecede satış bekliyor. ACC adaptif seyir kontrolü gibi sistemlerde kullanılan radar sensörleri söz konusu olduğunda Bosch, dünya genelinde pazar lideri. On milyonuncu radar sensörünün (77 GHz) bu sene seriye katılması bekleniyor.
Bosch’un bu alanda istihdam ettiği çalışanların sayısı, şirketin yükselen başarısının bir göstergesidir. Şu anda yaklaşık 2.000 mühendis, Bosch’ta sürücü destek sistemlerinin daha fazla geliştirilmesi konusunda çalışmalar yürütüyor. Bu, çalışan sayısında sadece iki yıl öncesine oranla 700 kişilik bir artış olduğu anlamına geliyor. Sürücü destek sistemleri, otonom sürüş için bir dayanak görevi görüyor. Bugün bile sürücülerin şerit değiştirmesine, şeritte kalmasına ve bir engelle karşılaştığında fren yapmasına yardımcı oluyorlar. Ancak gelişme burada kalmıyor: Avrupalı bir otomobil üreticisi artık sadece kaçış manevraları ve karşı yönden gelen trafiğe doğru hatalı dönüşü engellemeye yönelik destek sistemleri değil, bunlara ek olarak Bosch yoğun trafik destek sistemini de içeren araçların üretimini sağlıyor. Hoheisel, “Kendi kendine sürüş yapan otomobillere doğru ilerlerken, pek çok yeni sürücü destek sistemine de öncülük ediyor olacağız.” dedi. Bosch’un bunlardan elde ettiği deneyim, direkt olarak otonom sürüşün geliştirilmesine aktarılacak ve ciddi bir ivme kazanılacak.
2020 yılında otomobiller otoyollarda kendi kendilerini sürüyor olacak – aynı Bosch prototiplerinin 2013 yılının başından beri Almanya’da A81’de ve ABD’de Interstate 280’de yapmış olduğu gibi. Ancak bunun gerçekleşebilmesi için yasal çerçevenin, teknolojik gelişmelerin hızına yetişmesi gerekecek. Hâlihazırda, sürücülerin her zaman için araçlarının kontrolünü sağlamaları gerektiğini zaruri kılan 1968 tarihli Viyana Karayolu Trafik Sözleşmesi ile getirilen yasal bir kısıtlama bulunmaktadır. Bir başka ifadeyle, yüksek derecede otonom sürüş henüz yasal değil. Yine de hem Almanya hem de diğer pek çok ülke için geçerli olmak üzere, yönetmeliklerde değişikliklerin meydana gelebileceği yönünde işaretler bulunmakta. Olasılıklardan bir tanesi, sürücünün istediği zaman engel olabildiği veya devre dışı bırakabildiği sürece otonom sürüşe izin verebilir. Bu istisnaya izin vermek üzere yönetmeliklerin ne şekilde revize edileceği konusunda tartışmalar sürüyor. Ancak onay bir başka engele neden oluyor: mevcut yöntemler kullanıldığında, otomatik pilot sisteminin üretimine başlamadan önce milyonlarca kilometrelik testi tamamlaması gerekiyor. Bosch, bu konuda da yeni yaklaşımlar konusunda çalışmalar yürütüyor.
İlginizi çekebilir
Bosch için otonom sürüş, karayolu trafiğini daha güvenli bir hale getirmek anlamına geliyor. Her yıl dünyada tahmini 1,3 milyon insan karayolu kazalarında hayatını kaybediyor. Vakaların yüzde 90’ınında, kazanın nedeni insan hatasıdır. Hoheisel, “Kritik trafik durumlarında, doğru destek hayatları kurtarabilir” diyor. Bosch kaza raporu, sadece Almanya’da üçte bir oranında olmak üzere, otomasyonun arttırılmasının kaza oranlarını çok düşük oranlara indirilebileceği tahmininde bulunuyor. Otonom sürüş, karayolu trafiğini daha güvenli bir hale getirmenin yanı sıra, aynı zamanda çok daha etkin bir hale getiriyor. ABD’de gerçekleştirilen çalışmalar, otobanlarda kestirimci sürüş stratejilerinin uygulanmasının, yüzde 39 oranında bir yakıt tasarrufu ile sonuçlanabileceğini belirtiyor. Bununla birlikte, otomatik pilotlu otomobil tamamen yeni bir sürüş deneyimi sunuyor – hareket halindeyken eviniz haline geliyor.
Son yorumlar