Yıllarca Türkiye’de şampiyonlukları domine eden Castrol Ford Team Türkiye, şu anda yarıştıkları Avrupa Ralli Şampiyonası’nda 34 takım arasında zirvede yer alıyor. Catrol Ford Team Türkiye’nin birinci pilotu Murat Bostancı ve direktörü Serdar Bostancı ile birlikte takımın geçmişini, bugününü ve geleceğini konuştuk. Avrupa Ralli Şampiyonası’nda 2018’de zirvede yer almayı hedefleyen ekibin asıl hayaliyse Dünya Ralli Şampiyonası’nda WRC bir otomobille yarışmak…
Bu sene Türkiye’yi çok önemli bir şampiyona olan ERC’de temsil ediyorsunuz. Hedefiniz ne?
Murat Bostancı: Geçen sene iki çeker şampiyonasında R2 ile yarıştık. Parkurları öğrenelim, tecrübe kazanalım diye katıldık. Bu sene şampiyonanın en tepesindeki kategoriye yani dört tekerlekten çekişli R5’e geçtik. Üç yıllık bir plan bu. 2016 yılında başladık. Çok zor bir şampiyona. İlk yıl Castrol Ford Team Türkiye olarak iki teker şampiyonasında takımlar birinciliğini elde ettik. Şimdi ikinci yılımızdayız. Takım arkadaşım Buğra da bize katıldı. O iki çekerde ve aynı zamanda Gençler Şampiyonası’nda yarışıyor. İkimiz birlikte hem bireysel olarak hem de takıma puanlar topluyoruz. Üç yılın sonunda zirveye yakın olmak istiyorduk ama erken bir başarı geldi. İkinci senemizde, şampiyonanın bitmesine üç yarış kala takımlar kategorisinde lider durumundayız. Önümüzde birkaç zor yarış var. Bunlar bizim çok güçlü olamayacağımız yarışlar, alışık olduğumuz etaplardan çok farklı karakterleri var. Ama lider konumdayız, umarım şampiyonanın sonuna kadar da devam eder.
İlginizi çekebilir
Genç yaşına rağmen oldukça tecrübeli pilotsun. Neredeyse 18 yaşından beri yarışıyorsun. İki kez Türkiye Ralli Şampiyonu oldun. Türkiye ile karşılaştırdığımız zaman oradaki rekabet nasıl?
M.B.: Tecrübe, göreceli bir şey. Türkiye Ralli Şampiyonası’nda çok yarıştım. Neredeyse 10‘uncu yılım olacak. 18 yaşında ehliyetimi alır almaz ralliye başladım ama Türkiye Ralli Şampiyonası’nda ne kadar tecrübe elde ederseniz edin günün sonunda ulaşacağınız seviye ERC’nin çok altında. Ben Türkiye Ralli Şampiyonası’nı çok rahatlıkla kazanabilecek seviyede olsam bile ERC’ye girince ilk beşe, ilk 10’a girmek çok kolay olmuyor. O yüzden asıl önemli olan ERC’de kazandığımız tecrübe. Bunun bir benzerini aslında Dünya Gençler Şampiyonası’nda elde etmiştik.
Son dönemde çıkan bütün şampiyonlar neredeyse bu şampiyonadan çıktı.
M.B.: Son iki şampiyon Sebastian Oiger ve Sebastian Loeb, 12-13 yıldır onlar şampiyon oluyor. Onlar JWRC pilotları. Onun dışında Latvala’dan Sordo’ya bütün pilotlar JWRC’den çıkıyor. Ben de orada çok tecrübe edindim. Kendimi çok geliştirdim. Zaten 2013’te oradan döndükten hemen sonra 2014 ve 2015’te Türkiye Şampiyonu oldum. Türkiye’de şöyle bir şey vardır, en iyi ralli pilotu en çok Türkiye şampiyonu olan pilottur. Efsane pilot öyle olunur genelde ama ben farklı bir şeyler başarayım, Türkiye’ye daha önce kazanılmamış bir başarı getireyim diye uğraşıyorum.
Ben de sana onu soracaktım. Aslında takım olarak şu anda lidersiniz ama bireysel olarak sen biraz şansız başladın. Neler oldu?
M.B.: Limitlerimizi çok zorluyoruz. Dediğim gibi Türkiye Ralli Şampiyonasında limitimizin sonunda kadar çıkmıyoruz ve bunu aşmaya gerek kalmıyor ama yurt dışında başarı için limitin çok üstüne çıkmak gerekiyor. Kendimizi, kendi limitimizi de çok yukarı çekmek gerekiyor. O da tabii yanında hataları getiriyor. Ama sezonun başında başladığım hızımdan daha iyi bir yerdeyim şu anda. Rallide genelde bir pilotun hızı, km başına kaç sn fark olduğuyla ölçülür. Sezon başında tepedeki pilotlarla aramdaki km’de iki-üç saniye fark varken, şimdi bir saniyenin altına kadar indi.
Son yarışa WRC pilotu Ostberg de girdi. Aynı otomobili kullandığınız halde farkınız ne kadardı?
M.B.: 1.5 saniye civarlarındaydı. Bunu tabi istikrârlı bir şekilde yapabilmek önemli. Bir de şu anda benim R5 otomobille ilk senem ERC’de. Daha önce R5’le 1-2 yarışa girmiştim ama şampiyona kovalamamıştım.
S2000 ile R5’i karşılaştırdığımız zaman biri atmosferik, yüksek devirli bir makine. Diğeri turbo 1.6 litre. Kullanım stili olarak ikisi arasındaki farklar neler?
M.B.: Fiesta R5 kesinlikle daha hızlı. FIA’nın yeni koyduğu kurallarla, maliyeti daha düşük ve aynı zamanda daha hızlı bir otomobil çıktı ortaya ama ben dürüst olayım eski otomobili, Fiesta S2000’i, 2.0 litre atmosferik motoru daha çok seviyordum.
Keyif açısından mı?
M.B.: Evet ben öyle yüksek devirli atmosferik motorlu otomobilleri daha çok seviyorum. Bunun aynısı aslında Fiesta R2 için de geçerli. 1.0 litre turbo Ecoboost bir motor kullanılıyor şu anda Fiesta R2’de. Eskisi 1.6 lt atmosferikti. Ben atmosferik aracı tercih ediyordum ama günümüzde bütün ralli otomobilleri turboya dönüyor. O yüzden buna alışmak lazım.
Kullanım şekli açısından da mutlaka farklılıklar vardır…
M.B.: Kullanım stili çok farklı. Özellikle yavaş yerlerde çok farklı. Turbo, torkun yanında agresiflik getiriyor. Yavaş virajlarda, çok virajlı kesimlerde falan turbonun ani güç patlamalarını kontrol etmek biraz daha zor oluyor. Dört çeker olması, otomobilin onu kontrol etmek açısından daha kolay hale getiriyor. İki çekerde bu daha zor. Ama dediğim gibi ben atmosferik motoru daha çok seviyordum, keyif alıyordum. Ama Fiesta R5’e de her geçen gün alışıyoruz. Başlarda biraz bocaladık. Çünkü doğru ayarları bulmak, özellikle toprak zeminde ki, ben daha rahat hissederim toprak zeminde, ayarları bulmakta epey zorlandık. Yavaş yavaş istediğimiz yerlere geliyor.
Hedefinizin 2018’de Avrupa Ralli Şampiyonluğu olduğunu söyledin. Ama tabii bunun bir üst basamağı WRC de var. İleride böyle bir hedef olabilir mi?
M.B.: Ralli kariyerine başlayan her pilotun günün sonunda ulaşmak istediği en büyük hedef odur. Zamanında sen de ralli yaptın. Sen de WRC’de WRC kullanmayı hayal etmişsindir. Bunu hayal etmeyen pilot zaten ralli pilotu olamaz. Ben de tabi ki çok istiyorum. Türkiye şartlarında genç bir pilot sayılabilirim ama Avrupalı pilotlar çok daha genç yaşlarda çok daha iyi imkânlarla yarışıyorlar. Ben 28 yaşındayım, yarıştığım şampiyonada benimle aynı şartlarda yarışan 20 yaşın altında pilotlar var. O yüzden bir gün WRC’de yarışabilir miyim? Yarışsam da zirveyi zorlama noktasında olur muyum bilemiyorum.
Senin kullandığın otomobillerin yarıştığı şampiyona olan WRC2 de olabilir.
M.B.: Benim ve aslında takımımızın asıl hedefi motorsporlarının, ralli sporunun geleceğine yatırım yapmak. Castrol Ford Team Türkiye bunu yapıyor. Dün başka pilotlar vardı, bugün ben varım, yarın başka pilotlar gelecek. Ben de bu takıma giren genç pilotları, daha girmemiş potansiyelleri olan genç pilotları desteklemek için buradayım. Bu takım da her zaman öyleydi. Ben çok fazla egoları olan bir pilot değilim. Yarın çok daha yetenekli başka bir pilot olursa onun kariyerinde benden daha iyi yerlere gelmesi için ona yardımcı olmaya çalışırım.
Ford’un bu tecrübeyi yol otomobillerine nasıl aktardığını düşünüyorsun? Çünkü sonuçta yolda da Ford kullanıyorsun.
M.B.: Ford’un çok ciddi bir motorsporları geçmişi var. Dünyada otomobil sporlarının hem kesintisiz hem de en eski zamanlardan beri içinde olan bir firma. Ford binek otomobillerine bu tecrübeyi sürüş dinamiği olarak çok iyi yansıtıyor. Her zaman standart Ford otomobiller bile çok iyi yol tutar. Çok keyifli bir sürüş dinamiği olur. Motorsporlarıyla binek otomobilleri, normal hayattaki otomobilleri çok iyi birleştiriyor Ford. Motorsporları kültürü de Ford’un sadece yurtdışında değil de Türkiye’de de çok eskiye dayanıyor. Türkiye’de ilk yapılan, 1968’de yapılan ralliyi kazanan otomobil de Ford Otosan’ın ürettiği Anadol A1. Zamanında Renç Koçibey’le Demir Bükey bu yarışı kazanmışlar. O günden 1968’de Türkiye’de ilk rallinin yapıldığı günden bu güne kadar Ford hep aralıksız yarıştı. Bugün de şu anda Türkiye’yi yurtdışında temsil edebilen tek takım Ford takımı. Bunun bir parçası olmak ayrı bir gurur.
R2 Fiesta yol otomobiline çok benziyor. Bu otomobilin teknolojisinden biraz bahseder misin?
M.B.: Fiesta R2 dediğimiz model önden çekişli, 1.0 litre Ecoboost bir motora sahip. 1.0 litre motor ralli için çok ufak görünüyor ama kategorisindeki en hızlı otomobillerden biri. 1.0 litre Ecoboost motordan 180 HP gibi bir güç çıkıyor ki, bu güç de FIA’nın koyduğu sınırlarla çıkılabilen bir güç. Çünkü her şey serbest değil. Ralli sporunda belli kategorilerdeki otomobillerde sınırlar var. Her şeyi farklı günlük otomobillerle. Beş ileri sıralı bir şanzımanı var. Süspansiyonu ve şasisi tamamen farklı. Çünkü içeride roll-cage var. O roll-cage kulelere bağlanıyor. Dışarıdan bakıldığı zaman sokakta gördüğünüz Fiesta’dan hiçbir farkı yok. Sadece lastikleri, jantları farklı. Asıl fark içine bindiğinizdeki görüntü ve performans.
Biraz da senin otomobilinden bahsedelim. Bildiğim kadarıyla 1.6 litre turbo, 300 HP’ye yakın bir gücü var. Dört tekerlekten çekişli…
M.B.: Yol otomobilleri ile karşılaştırırsam; bir kere konforsuz. En önemli özelliği o. Ralli otomobillerini ilk defa gören insanlar otomobilin içine geçtikleri zaman çok hayret ediyorlar. Otomobilin içinde hiçbir şey yok. Ama bu otomobiller hızlı gitmek için ve hafif olmak için tasarlanmış otomobiller. Benim yarıştığım Fiesta R5’in normal Fiesta’dan en büyük farkı dört tekerlekten çekişli olması. Bu otomobil göründüğünden çok daha komplike. Çünkü otomobilin kasası ve her bir parçası birbirinden ayrılabiliyor. Ortadan dört çekere dönmesi için farklı bir tünel geçiyor. Çok daha zahmetli, çok daha uzun sürede üretilen bir otomobil. ERC’de de zirvedeki otomobiller, en tepedeki kategori. Benim yarıştığım Fiesta R5’in bir eşi iki yıldır zaten ERC’yi kazanan otomobil. O yüzden güçlü bir otomobile sahibiz. Ford takımında yer almak benim şampiyonayı ileride daha iyi yerlerde bitirebilmem için aslında bir avantaj. Genelde kayıt listesine baktığınız zaman R5 sınıfındaki o tepedeki kategorideki otomobillerin yarısından çoğu Ford Fiesta. Çok tercih edilen, başarılı bir otomobil. Şu anda WRC’de R5 değil WRC sınıfındaki şampiyona lideri. Lokal şampiyonalara, ulusal şampiyonalara baktığınız zaman da çok tercih edilen bir otomobil. O yüzden güçlü bir otomobile sahibiz.
Ford takımı 20 senedir Türkiye’de yarışıyor. Bu istikrârın sebebini öğrenebilir miyiz?
Serdar Bostancı: Bu sene tam 20‘nci yılımız. Aslında bu benim birazcık hayat felsefemle çok öğündüğüm şeyle de örtüşüyor. Bizde en önemli şey istikrâr ve basamakları teker teker çıkmak. Benim bu sene motorsporlarında 42‘nci yılım. 27 sene aktif sporculuk yaptım. Bu sporculuğumun da 25 senesinde Ford otomobil kullandım. Aktif sporculuğu bıraktıktan sonra 1998 senesinde Ford takımını kurduk. Yalçın Arslan’la birlikte büyük hayallerimiz vardı. O zaman zaten bu güne kadar yaşadıklarımızı aslında planlamıştık. Ne mutlu ki hayallerimiz gerçek oldu. Hep basamakları teker teker çıktık. Önce Ford Ka Rally Challenge’da yaptık. Sonra Castrol Fiesta Rally Cup. Bu arada sürekli genç pilotlara yatırım. Kadın pilotlarla ilgili yatırımlar… Daha sonra markalar şampiyonluğunun önemsenmesi. Daha sonra takımlar şampiyonluğunun önemsenmesi. Daha sonra pilotlar şampiyonluğunun önemsenmesi. Ve 2015 yılına geldiğimizde baktık ki dönüp geriye, artık gençler şampiyonlukları, takımlar şampiyonlukları, kadınlar şampiyonlukları, pilotlar şampiyonlukları… Neredeyse her sene bunları biz kazanıyoruz. Artık yavaş yavaş yurt dışına çıkmanın zamanı geldi diye düşündük. Özellikle yurtiçi başarılarından sonra 2012 senesinde pilotumuz Yağız Avcı ile birlikte Doğu Avrupa Ralli Şampiyonası’na soyunduk. Ve o sene pilotumuz Yağız Avcı Doğu Avrupa Ralli Şampiyonu oldu. Bizim için çok önemli bir gururdur. FIA galasında, Yağız, ödül alan ilk Türk pilot oldu. Ondan bir sene sonra Murat Bostancı Dünya Gençler Ralli Şampiyonası’nda yarıştı ve deneyim kazandı.
Daha evvelden Fiesta ST Cup’ta da Dünya Şampiyonası’nda yarışmıştınız…
S.B.: Evet, yani aslında buna benzer çok başarımız var. Fiesta Sporting Thropy International’da 2008 senesinde Emre Yurdakul 12 tane ülkeden Fiesta’larla yarışan farklı pilotların arasında Dünya Şampiyonu oldu. Buna benzer başka başarılarımız da var ama fazla detaya girmek istemiyorum. 2013’ten sonra 2015 senesinde Murat Bostancı Avrupa Ralli Kupası’nda yarıştı. Murat katıldığı yarışların hepsini kazanarak, hepsinde birinci olarak Avrupa Ralli Kupası’nı kazandı. Bu da bize artık yurtdışı faaliyetlerimize daha önem vermemizi, yurtiçindeki organizasyonlarımızı daha azaltmamızın sinyalini verdi. Bu çerçevede 2015 yılı sonunda üç yıllık bir program yaptık. 2016-2017 ve 2018 senelerini içeren. 2016 tamamen parkurları öğrenme yılımızdı. 2017 otomobillerimizi, otomobillerin ayarlarını öğrendiğimiz bir yıl oldu. 2018 de başa güreşme yılı olacak. Fakat gelişmeler bazı yönlerde daha iyi, bazı yönlerde daha kötü oldu. Pilotlar klasmanında şu anda istediğimiz standarda gelebilmiş değiliz. Ama ERC takımlar şampiyonasında 36 takım yarışıyor ve puan alan şu anda 34 takım var. Bunlar arasında Alman, İngiliz, İtalyan, İspanyol, Polonya, ve İrlanda takımları var. Yani hep motorsporlarının gelişmiş olduğu ülkeler. Bunlar arasında Castrol Ford Team Türkiye açık ara farkla şu anda şampiyanayı lider vaziyette götürüyor. En büyük arzumuz bu liderliğimizi sezon sonuna kadar devam ettirip, Türkiye’ye bir takımlar şampiyonluğu getirmek. Ama şampiyon olamasak da neredeyse matematiksel olarak ilk 3’te bitirebileceğimiz garanti gibi.
25 senedir Ford markasıyla iç içe olduğunuzu söylediniz. Markanın genlerindeki motorsporları kimliğinden biraz bahsedebilir misiniz?
S.B.: Ben bu açıdan gerçekten çok şanslıyım. Pilotlarımız da çok şanslı. Sadece Ford’un değil, Ford Otosan’ın da genlerinde motorsporları var. Bu güne kadar da aralıksız pilot sponsorluklarıyla, takım sponsorluklarıyla 1998’de kendi takımını kurana kadar motorsporlarının içinde oldu. Ford Ka Challenge’lar, Ford Ka Press Cup’lar, Escort Cup’lar buna benzer de onlarca organizasyon yapıldı. Henry Ford’un çok önemli bir sözü var: “Hafta sonu yarış kazanırsınız, hafta başı otomobil satarsınız…” Bu motorsporlarının otomotiv pazarına ne kadar büyük bir etkisi olduğunun da göstergesi. Ford Otosan, global Ford’un çok önemli parçalarından biri. Burada çok ciddi ürün geliştirmeler yapılıyor. Yine Henry Ford’un bir sözü var: “Motorsporları, otomotiv endüstrisinin laboratuarıdır” diyor. Yani bugün günlük hayatta kullandığımız otomobillerde kullandığımız parçaların, sistemlerin, teknolojilerin hepsi, zamanında yarış otomobillerinde denenmiş, başarılı olduktan sonra yol otomobillerinde kullanılmış parçalardır. Dolayısıyla Ford yarışlarda elde ettiği teknolojileri yol otomobillerine geçirmekte çok usta bir marka.
Teknoloji de değişmeye başladı. Ford artık Ecoboost motorlar kullanıyor. 1.0 litre turbo bir makine var ama 180 HP güç üretiyor…
S.B.: Son 10 yıldır otomotivdeki değişiklikler tabii ki elektroniğin de işin içine girmesiyle, otomobil teknolojisini inanılmaz yerlere götürdü. Bugün 1.0 litre bir motordan rallide 180 HP güç alabiliyorsunuz. Aslında o aracın standardı da 140 HP. Yani 1.0 litre motordan 140 HP üretilmesi de önemli bir başarı. Bir de tabii kendi adıma da, Ford adına da mütevazı olmayacağım. Özellikle Ecoboost motor son yıllarda bütün ödülleri kazanan, dünyanın en iyi motorlarından biri. Engine Of The Year’ı da kazanan bir motor. Hem sağlamlığıyla hem gücüyle hem torkuyla, motorsporlarında bunu kanıtlıyor. Şu anda Formula Ford’da da aynı motor kullanıyor.
Avrupa Ralli Şampiyonası çok önemli bir arena ve siz 2018’de zirveye oynayacağınızı söylüyorsunuz. Bunun için nasıl çalışmalarınız var?
S.B.: Avrupa Ralli Şampiyonası gibi rekabetin çok yoğun olduğu bir şampiyonayı kazanmayı hedefleyerek başlamak mümkün değil. Ama biz başarılı olmayı hedefledik. Yapabileceğimizin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Yani kalkıp da önümüzdeki sene Ogier Avrupa Şampiyonası’nda yarışmaya başlarsa şampiyon olabilir miyiz bilmiyorum. Ama niye üç yıllık bir plan? Hem bütçesel, hem teknik, hem sportif parçaların teker teker bir puzzle gibi bir araya gelmesi… Mesela rakiplerimizin çok büyük bir kısmı her 250 km’lik ralliden önce 500-700 km’lik testler yapıyorlar. O testin sıcaklığıyla start alıyorlar. Bizim bu güne kadar böyle bir şansımız olmadı. 2018’i planlarken içine bunu da katıp, her yarıştan önce 500-600 değilse bile birkaç yüz km test yapıp pilotlarımızın ellerinin hem iki çeker açısından hem de dört çeker açısından daha sıcak olması, parkura daha alışkın olması, kendilerini daha çok geliştirmesi gibi şeylere daha fazla önem vereceğiz. Mesela geçen sene Murat, Avrupa Ralli Şampiyonası’nda iki çeker bir otomobille yarıştı. Geçen sene biz performans hedeflemiyorduk. Bütün gayemiz sadece gidip Avrupa Ralli Şampiyonası’nın yarışlarını öğrenmekti. Avrupa Ralli Şampiyonası deyince önce bir özetlemek lazım, bu senenin ilk rallisi Portekiz’in Azores adalarındaydı. Bu ada Amerika’ya daha yakın, okyanusun öbür ucunda. Yol koşulları, etap koşulları (volkanik bir ada) çok farklı. Etaplarda mesela yolun hem sağı hem solu uçurum. Bunlara adapte olmak lazım. Hemen akabinde İspanya Kanarya Rallisi vardı. Şampiyonanın ikinci rallisi. Orada da asfalt koşulları inanılmaz değişik, bizim hiç alışık olmadığımız şekilde bir tutunma var. Ondan sonraki üç ve dördüncü ralli Akropol ve Güney Kıbrıs. Bize çok daha yakın, çok daha bilindik rallilerdi ki oralarda çok daha başarılı olduk. Özellikle iki tekerlek çekişte Buğra ve Ümitcan yarışı domine ettiler. Murat da her zaman ilk üçün içinde zamanlar yapıyordu ama bir takım sportif hatalardan dolayı yarışın sonuna gelemedik. Yarışın sonuna gelemememiz sorun değil ama buralardan elde edeceğimiz bütün tecrübeleri 2018 için elde etmiş durumdayız. Ondan sonraki Polonya ve Çek Cumhuriyeti zaten Avrupa Ralli Şampiyonası’nın en zor rallileri. Daha sonra Roma var. Roma’ya zaten katılmayacağız. Latvia şampiyonanın son rallisi. Finlandiya’ya çok benzeyen çok farklı toprak koşullarda olan bir ralli. Yani pilotların santim santim yolları tanıması, o bölgede yaşamayı öğrenmek, otomobillerin ayarları, kullanılacak lastikler, notlar, servisle ilgili yapılacak şeyler, bunların hepsini çok iyi keşfetmeden başarılı olmaya imkân yok. 2016 ve 2017’yi biz bunun için geçirdik. 2018’de daha başarılı olabileceğimize inanıyoruz.
Sizin aslında bu takımda iki tane kimliğiniz var. Hem direktörsünüz ama aynı zamanda Murat’ın da babasısınız. İki duyguyu nasıl dengeliyorsunuz?
S.B.: Bunun iyi tarafları da kötü tarafları da var. Başlangıçta çok zordu. Murat bundan 10 sene önce başladığında çok zordu. Aşağı yukarı bu kaza haberi gibi şeylerle ilgili endişelerimi 2013 senesinde Dünya Gençler Ralli Şampiyonası’nda yarıştıktan sonra attım. Castrol Ford Team Türkiye sürekli genç pilotlara yatırım yapan bir takım. Şöyle çok geriye bakacak olursak bir zamanlar, şu anki federasyon başkanımız Serkan Yazıcı da bu takımın pilotuydu. Nejat Avcı bu takımın pilotuydu. Adnan Sarıhan bu takımın pilotuydu. Mehmet Besler, Ömer Tolon, Burak Çukurova, Yağız Avcı ve Orhan Avcıoğlu gibi onlarca Türkiye Şampiyonu olmuş isim bu takımdan çıktı. Son 10 senedir aşağı yukarı bütün genç pilot şampiyonları buradan çıkıyor. Şu anki zamanlamada Murat’ın birinci pilot olması tamamen tesadüf. Murat bugün birinci ama yarın belki Buğra Banaz olacak. Ondan sonra Ümitcan Özdemir, Emre Hasbay, And Sunman olacak. Yani şu anda altyapımızda genç pilotlar olduğu gibi Serkan Yazıcı bizde yarışırken Emre Yurdakul yeni yarışmaya başlamıştı. İki yıl sonra WRC kullanmaya başladı. Mesela Serkan’ın zamanında Burak Çukurova Ka Challenge’dan yeni yeni takım pilotluğuna geçmişti. Yani bu süreç devam edecek. Genelde biz 30-35 yaş arası birincipilotlarımızın takımdan kopup, kendi kanatlarıyla uçabilecek hale gelmesi, kendi sponsorlarıyla, belki bundan sonraki senelerde yurtdışı bir takıma transfer olmasını istiyoruz. Kendi kanatlarıyla uçup yerini genç pilotların doldurması taraftarıyız.
WRC bu işin zirvesi. Türkiye’den WRC’de yarışan, orada başarılı olan ve istikrârlı bir şekilde yarışmaya devam edenbir pilot olur mu?
S.B.: İnsan önce hayal etmeli. Başlamak da bitirmenin yarısıdır biliyorsun. Biz 20 sene önce bu takımı kurarken bu günlere geleceğimizi hayal ediyorduk. Ve gerçekten bu günlere geldik. Çok mutluyuz, gururluyuz. Tabii ki o günlerde de bizim hedeflediğimiz şey WRC’de bu işin en tepesinde yarışan bir pilot çıkarmaktı. Şöyle geriye döndüğümüzde bakıyorum 1998 senesinde bizim için Doğu Avrupa Şampiyonu olmuş bir pilot, Avrupa Kupası‘nı kazanmış bir pilot, Fiesta Sporting Thropy International’da Dünya Şampiyonu olmuş bir pilot bile hayaldi. Şunu da eklemek istiyorum biz Avrupa Ralli Şampiyonası’nda sportif bir başarı elde edemesek de orada yüzde yüz bir Türk takımı olarak mekaniğinden otomobiline, kamyonundan TIR‘ına kadar her şeyiyle içinde hiçbir yabancı unsur barındırmayan bir takım olarak Türkiye’yi Avrupa Ralli Şampiyonası’nda temsil etmek bizim için zaten başlı başına çok önemli bir şeref. Ve motorsporları açısından büyük bir gurur. Bu noktalara geldik. 20 senede bu noktaya geldiğimize göre önümüzdeki üç senede, beş senede niye bu takımdan bir Dünya Şampiyonu pilot, Türkiye’yi dünyada temsil edecek bir pilot çıkmasın? Zaten Avrupa Şampiyonası’nda hak ettiğimiz başarıyı elde ettikten sonra bir sonraki basamak kesinlikle WRC. Sponsorlarımızla da konuşuyoruz. Doğu Avrupa Şampiyonu olduğumuz gibi Avrupa Ralli Şampiyonası’nda da buna benzer başarılar elde edersek bir sonraki basamak WRC’dir.
Yazı: Yaman Yılmaz
Fotoğraf: Alp Emre Göksel (2),
Castrol Ford Team Türkiye
Son yorumlar