Çekiş gücü ve yakıt ekonomisi söz konusu olduğunda modern turbo benzinli motorlar neredeyse dizel motorlara meydan okuma noktasına geldi. Bu durumda daha pahalı olan dizeli tercih etmek ne kadar doğru, buna değiyor mu?
Bazı politikacılara kalsa tamamen yasaklayacaklar ancak ileri teknoloji ürünü günümüz dizel motorları halen en çevre dostu ve en verimli mobilite çözümlerinden biri olarak ön plana çıkıyor. Öte yandan modern benzinli motorlar da bünyesinde barındırdığı; direkt enjeksiyon, turbo besleme, termal verimlilik ve gaz dönüşüm yönetimi gibi teknolojilerle verimlilik ve çevre dostu olma yolunda önemli bir yol kat etmiş durumda. Yani dizel motorun tahtını sallamaya aday. Yeni nesil benzinli motorlar güç ve tork üretimiyle dizellere meydan okuyor. Hal böyle olunca hangisinin daha uygun maliyetli, daha ekonomik ve sürüş keyfi açısından daha mantıklı olduğu noktasında soru işaretleri oluşuyor.
Kuvvetli dizel motorlar
İlginizi çekebilir
Karşılaştırmak üzere ele almış olduğumuz araçların neden 150 HP ve üzerinde olduğunu merak ediyor olabilirsiniz. Düşük baz fiyat ve düşük yıllık ortalama kullanım kilometresi söz konusu olan küçük sınıflarda zaten dizel çok da önemli bir avantaj sunamıyor. Sunuyorsa da sadece güçlü motor seçeneklerinde… Tıpkı karşılaştırmamıza dahil etmiş olduğumuz 192 HP ve 190 HP güce sahip MINI Clubman Cooper S ve SD gibi.
Audi ve Skoda’da benzinli ve dizel motorlar eşdeğer bir güce sahip. Audi A4 2.0 TFSI ve TDI, her biri de 190 HP ile yollara çıkıyor. Skoda Kodiaq ise 1.4 TSI ve 2.0 TDI motor seçenekleriyle 150 HP kullanıma sunuyor. Mercedes örneğinde ise sadece 10 HP güç farkı söz konusu. Mercedes E-Serisi’nin 220 d seçeneği 194 HP güç üretirken 200 ise 184 HP kullanıma sunuyor. Bakalım dizel mi, benzinli mi daha avantajlı?
Audi A 2.0 TFSI ve A4 2.0 TDi
Aslında önemli olan şanzıman tercihi
Eğer sadık bir okuyucumuz iseniz, o zaman kuvvetle muhtemel şu an şaşıracaksınız. Çünkü birkaç yıl öncesine kadar önerimiz mutlak suretle dizelden yana olurdu. Tabii doğru şanzıman tercihi ile birlikte.
Manuel şanzımanlı kombinasyonun aksine benzinlinin daha düşük seviyelerde seyir eden tork zirvesi bu örnekte çok daha az hissediliyor. Son derece hızlı ve tam zamanında vites değiştiren S-tronic (çift kavramalı otomatik şanzıman) benzinli motorun tork zayıflığını büyük bir ustalıkla tolere ediyor. Öte yandan daha düşük olan tork üretimi bu motorun kesinlikle güçsüz olduğu anlamına gelmiyor. Motorun gücü gayet yerinde. 2.0 litrelik motorla Audi A4 0-100 km/s hızlanmasını sadece 7.3 saniyede tamamlıyor ve 240 km/s maksimum hıza ulaşıyor. Performans noktasında dizel motor biraz daha ağırkanlı kalsa da fark oldukça düşük. Audi A4 2.0 TDI motorla 0-100 km/s hızlanmasını sadece 0.3 saniye daha geç tamamlıyor. Maksimum hız noktasında da şikâyet edilebilecek büyük bir fark söz konusu değil. 3 km/s daha yavaş olması kullanıcı açısından bir anlam ifade etmeyecektir.
Benzinli daha hafif
2.0 TFSI motor daha düşük bir ağırlıkla mücadele ediyor. Benzinli Audi A4 61 kg daha hafif. Her ne kadar 1.5 ton ve üzerinde bir araçta söz konusu ağırlık farkı küçük gibi görünse de, sürüş esnasında bu farkı hissetmek mümkün. Audi A4 2.0 TFSI biraz daha kıvrak hissettiriyor ve direksiyon emirlerine çok daha büyük bir özgüvenle cevap veriyor. Bunun sonucu olarak virajları daha kıvrak ve daha güven veren bir hisle dönüyor.
Tabii gaz emirlerine biraz daha çabuk cevap veren benzinli motor ataklık hissini destekliyor. Üstelik dizele oranla çok daha sessiz ve sarsıntısız. Öte yandan iki araç arasındaki ataklık farkı günlük kullanımda o kadar fark edilmiyor.
Ancak tüketim değerleri kendini çok daha net hissettiriyor. Dizel motorlu A4 100 km’de 1.3 litre daha az yakıt tüketiyor. Buna bir de dizel yakıtın Almanya’da 0.30 Euro daha uygun fiyatı eklenince tablo netleşiyor. Yılda 15 bin km yol kat eden dizel kullanıcısı kaba bir hesapla yılda 450 Euro tasarruf edebiliyor. Küçümsenemeyecek kadar önemli bir değer.
Tamam, yakıt pompasında elde edilen tasarruf yüzlerde bir tebessüme neden oluyor olabilir ancak diğer maliyet kalemleriyle toplam bir hesaplama yapıldığında dizelin avantajı azalıyor. Baz fiyat göz önüne alındığında TFSI, TDI ile karşılaştırıldığında 3000 Euro kadar daha uygun. İki aracın ikinci el değeri noktasında ise ancak ve ancak tahmin yürütülebiliyor ama dizel daha avantajlı.
Mini Clubman Cooper S ve Cooper SD
Karakter meselesi
Turbo besleme, 2.0 litre hacim ve 200 HP güç. Böyle bir motor 92 HP gücünde 1071 cc hacimli motoruyla 1964 yılında Monte Carlo Rallisi’ni kazanan tüy sıklet ilk Mini’yi muhtemelen uçururdu! Yeni Clubman’de hayat 102 HP ile başlıyor. Ancak boyut olarak neredeyse Golf formatında. 4.25 metre uzunluğa, dört kapıya ve en az 1.4 ton ağırlığa sahip. Hal böyle olunca giriş seviyesindeki motor pek de yeterli olmuyor. Ne de olsa MINI, sürüş dinamizmi ve ataklık gibi iddialı kavramlarla özdeş hale gelmiş bir isim. Tam bu noktada ise JCW çatısı altında geliştirilen iki adet son derece güçlü motor seçeneği devreye giriyor: S ve SD. Her iki motor da ürün gamının tepe noktasını oluşturuyor.
Büyük boy MINI, sürüş dinamikleri açısından özüne uygun bir karakter sergiliyor. Küçük direksiyon emirlerine ani yön değişikliği olarak cevap veren Clubman, virajları büyük bir ustalıkla adeta raylar üzerinde dönüyor. Hızlı sürüşlerde ağırlık transferleri onu huzursuz edinceye kadar dengesini bozmayan MINI Clubman virajlarda son derece olgun bir tavır sergiliyor. dinamik amortisör kontrolü ve sürüş modu paketiyle birlikte direksiyon sistemiyle motorun tepkileri yumuşak (green) ve sert (sport) olmak üzere ayarlanabiliyor. Ancak bütün bunlar vaat edilen go-kart hissini tam anlamıyla vermeye yetmiyor.
Benzinli bir adım önde
Her ne kadar ölçüm değerleri etkileyici görünse de MINI Clubman vermiş olduğu performans hissiyle o kadar da heyecan uyandırmıyor. Tamam, benzinli motor sadece bir tık daha güçlü ama 27 kg kadar daha hafif. Bunun avantajını da daha hızlı olmasıyla kullanıyor. Öte yandan 300 Nm ile tork üretimi dizelin 100 Nm altında. Bunun yansıması olarak benzinli sürücüsünün daha sık vites değiştirmesi gerekiyor. Sportif sürücülerin bundan çok fazla rahatsız olmayacağı kesin. Üstelik vites geçişleri belirgin altı ileri manuel şanzıman karakteriyle sportif sürüşleri de destekliyor.
BMW raflarından alınan ve türünün en iyi örneklerinden biri olan dizel motorun MINI’nin karakterine uygun olup olmadığı ise tamamen sürücünün beklentilerine bağlı. Tamam, yüksek tork değerinin getirisi olarak çok daha yüksek bir çekiş gücü sunuyor. Üstelik tüketim noktasında 2.0 lt/100 km kadar daha ekonomik. Ama sesi sportif sürüşlere ve bununla birlikte MINI’nin karakterine pek uymuyor. Satın alma maliyeti ise 2500 Euro kadar daha yüksek. Satın almak için ödenen maliyet farkını ise yakı ekonomisinin de yardımıyla 15 bin km’de amorti edebiliyor. Sürücünün atak sürüş beklentilerini karşılayacak güce de sahip olduğu kesin.
Dolayısıyla bu noktada bir öneride bulunmak oldukça güç. Tercih tamamen sürücünün kişisel zevkine ve karakterine kalmış. Karakteriniz ve gönlünüz ne yapmak istiyorsa onu yapın.
Mercedes E 200 ve E 220 d
Dizel daha dingin bir sürüş sunuyor
Mercedes’in model tanımındaki dizel ifadesini küçük ‘d’ harfi ile yazmasının belli bir amacı var mı? Yoksa dizel uzmanı Alman üretici dizelin geleceğinin olmadığını mı düşünüyor? Muhtemelen hayır, çünkü yeni OM 654 kodlu motor ailesine 2.5 milyar Euro yatırım yaptı. Dört silindirli yeni motor 2016’da E-Serisi ile lanse edildi. Bu motor ailesi kısa bir süre sonra devreye alınacak yeni sıralı altı silindirli bir motorla daha da genişleyecek.
Hemen akıllarda beliren çevrecilikle ilgili olası soru işaretlerini netleştirelim. E 220 d’de görev yapan 2.0 litrelik turbo dizel motor 0.08 g/km olan laboratuvar ortamındaki azot oksit salınım sınır değerinin gerçek sürüş koşullarında 0.041 g/km ile daha altında kalıyor. Oysa çoğu Euro6 emisyonunu karşılayan dizel motor gerçek sürüş koşulunda laboratuvar sınır değerinin sekiz kata kadar üstüne çıkıyor. E 220 d, 104 g/km CO2 salım değeriyle de 140 g/km salım değerine sahip olan E 200’den çevreci bir duruş sergiliyor.
Hırıltılı ve içmeyi seven benzinli
Turbo ve direkt enjeksiyonlu benzinli motor 184 HP güç ve henüz 1200 d/d itibarıyla 300 Nm tork üretiyor. Bu değerler yaklaşık 9.0 sn’lik 0-100 km/s hızlanma ve 240 km/s maksimum hız olmak üzere gayet başarılı performans değerlerini beraberinde getiriyor. Üstelik mekanik gürültülerden de son derece uzak bir sürüş sunuyor. Ancak motor güçlü hissettirmiyor ve biraz hırıltılı çalışma karakteriyle de bu sınıfın konfor gereklerini yerine getiremiyor. Tork konvertörlü dokuz ileri otomatik şanzıman motorla pek uyumlu çalışmıyor. Motorla şanzımanın uyumsuzluğu ki, özellikle vites geçişlerinde kendini daha fazla hissettiriyor, motorun biraz zorlandığı izlenimine neden oluyor. Zaten 8.8 lt/100 km’lik tüketim değeri de bu hissi bir anlamda doğruluyor.
E 220 d ise 100 km’de 3.0 litre daha az mazotla yetinmesini biliyor. Üstelik sadece daha tutumlu olmakla kalmayan dizel motor aynı zamanda daha akıcı bir sürüş de sunuyor. 71 kg daha ağır olmasına karşın E 220 d güç ama özellikle tork fazlasının getirisi olarak çok atak ve akıcı bir sürüş sunuyor. Üstelik şanzıman benzinli örneğinde olduğu kadar sık vites değiştirme gereksinimi duymuyor. Her ne kadar akustik olarak hâlâ gürültülü olsa da yeni dizel motor yerini aldığı motora oranla daha sessiz. Maliyet açısından daha yukarılarda olsa da sunmuş olduğu çekiş gücüyle bu karşılaştırmada dizel motor tercih önceliğinde yer alıyor. Sonuç olarak ancak E 220 d versiyonuyla bir E-Serisi’nden beklenen uzun yol konforu sunulabiliyor.
Yazı: Heinrich Lingner
Fotoğraf: Hans-Dieter Seufert
Son yorumlar