Ford Focus ve sınıfının yaratıcısı VW Golf defalarca karşı karşıya geldiler. Ancak Ford Focus nadiren bu karşılaştırmalarda ilk sırada yer aldı. Dördüncü nesil şeytanın bacağını kırabilir mi? Her iki kompakt modelin 1.5 litre hacimli turbo benzinli versiyonlarını karşılaştırdık
Ford, yeni Focus’u ‘Bugüne kadar ürettiğimizin en iyisi’ sloganıyla lanse ediyor. Fazlasıyla özgüven içeren bir yaklaşım gibi görünüyor. Dahası bir Kuga veya bir Mondeo Vignale kullanıcılarında ikileme neden olabilecek bir slogan. Diğerleri için ise dördüncü nesil Focus’un gerçekten ne kadar iyi olduğu sorusu gündeme geliyor.
Ford, ilk test aracı olarak hatchback karoserli, ST-Line donanım seviyesine sahip ve 150 HP gücünde 1.5 Ecoboost motor kombinasyonunu gönderdiğinde bize de yapılması gerekeni yapmak için harekete geçmek düştü: Bir karşılaştırma yapmak… Doğal olarak Ford Focus’un karşısına kompakt hatchback sınıfının yaratıcısı ve 1974 yılından bu yana sınıfının referans noktası olan VW Golf çıkmalıydı. 1.5 TSI motor Highline donanım seviyesiyle bu karşılaştırma ‘cuk’ oturuyor. Her iki araçta da 1.5 litrelik modern turbo benzinli motor görev yapıyor. Ford bu motordan 150 HP üretirken VW 130 HP ile yetiniyor. Karşılaştırmanın dengelerini değiştiriyor gibi görünebilir, ama değiştirmiyor. Çünkü iki aracın fiyat seviyesi de aynı. Aradaki 20 HP güç farkının etkisini ise göreceğiz.
İlginizi çekebilir
Öncelikle dış görünüm olarak ele alalım. Ford Focus, özellikle ST-Line donanım paketi ile daha çekici görünüyor. Paketle birlikte gelen daha alçak yürüyen aksam, spoyler, difüzör ve çift egzoz çıkışı gibi detaylar sportif ve dinamik bir görünümü beraberinde getiriyor. Yani dış görünüm olarak bakıldığında 12 cm daha kısa ve 3.5 cm daha dar olan Golf daha mütevazı ve ağırbaşlı duruyor. Üstelik isteğe bağlı bile olsa bu görünümü değiştirmek mümkün değil, çünkü BlueMotion felsefesi nedeniyle ne R-Line görünüm, ne spor bir süspansiyon, ne aktif direksiyon sistemi ve ne de adaptif ayarlı süspansiyon gibi oyuncaklar söz konusu. Ancak bu konuya daha sonra tekrar geleceğiz.
Ama önce iç mekan tasarımına yakından bakalım. Konu yaşama alanı ve bagaj hacmi olduğunda artık Focus eskiden boyun eğmek zorunda kaldığı Golf’e meydan okuyabilecek bir seviyeye ulaşmış durumda. Ford Focus stepneyle 341 litre bagaj hacmi kullanıma sunuyor. Bu alan arka koltukların katlanmasıyla 1320 litreye kadar çıkıyor. VW Golf’un 380 litrelik bagaj hacmi ise arka koltukların katlanmasıyla 1270 litreye kadar çıkıyor. Her iki araçta da dört yetişkin rahat ve konforlu bir şekilde yolculuk yapabilirken, Focus rakibine oranla daha fazla bacak mesafesi, ama buna karşılık daha az baş mesafesi kullanıma sunuyor. öte yandan her ne kadar Ford onları spor koltuk olarak tanımlasa da, koltuklar çok yüksek konumlandırılmış ve dolgu malzemesi ise çok yumuşak.
Daha iyisi mümkün
Focus bugüne kadar malzeme kalitesi ve detay çözümlerindeki eksiklik nedeniyle çok eleştirildi. Dolayısıyla Ford bu alanda kendini geliştirmek için çok çalıştı. Mühendis ve geliştirme ekipleri ev ödevini iyi yapmış. Golf gibi Focus’un orta konsolunda da kauçuk kaplama ve geniş saklama alanları bulunuyor. Kapı ceplerinin içi de özel bir kumaşla kaplanarak yalıtılmış. Havalandırma ızgaraları eskiye oranla çok daha kaliteli hissettirirken, konsolun üst bölümleri yumuşak bir dokudan oluşuyor.
Ne yazık ki klima kumandalarında sertçe bir plastik malzeme kullanılmış. Baştan aşağı her yönüyle kalite kokan konsoluyla Golf bu işin daha da iyi yapılabileceğini kanıtlıyor. Tamam… Volkswagen, Golf’te bir dizi tasarruf tedbirine gitmiş, ancak bunlar neredeyse dikkat çekmeyecek kadar minör şeyler. Ayrıca arka koltuk yolcularına üzeri sünger ve kaplı bir kolçağın ve arka havalandırma ızgaralarının keyfini sürebiliyor. Focus ise arka kısımda ucuz hissettiren sert plastik yüzeyler sunuyor.
Golf’ün iç mekanında gelişmiş bilgi ve eğlence sistemiyle de daha kaliteli ve teknolojik hissettiriyor. Kullanım kolaylığı ile dikkat çeken bilgi ve eğlence sistemini Volkswagen isteğe bağlı donanım olarak sunuyor. Ford ise nitelik bakımından daha zayıf olmayan Focus ST-Line’da Sync 3 bilgi ve eğlence sistemini navigasyon, yeri çok iyi ayarlanmış dokunmatik ekran, akıllı sesli komut sistemi ve internet bağlantısı özellikleriyle birlikte standart olarak sunuyor.
Hiç olmadığı kadar iyi
Focus yola çıktığı ilk günden bu yana çok iyi yol tutan ve üstün sürüş özellikleriyle keyif veren bir otomobil oldu. Hangi nesil olursa olsun, Focus konforla sportifliği mükemmel bir şekilde harmanlayan ve üstün viraj yetenekleri sunan bir otomobil oldu ve bu konuda referans olarak kabul edildi. Üstelik karmaşık ve özel bir direksiyon sistemine veya adaptif amortisörlere gerek duymadan. Dolayısıyla test aracında bu tarz oyuncakların olmamasına şaşmamak lazım, ancak bu her şeyin standart olduğu anlamına da gelmiyor.
ST-Line donanım seviyesi ile birlikte 10 mm kadar daha kısa yaylar ve daha sert amortisörler devreye giriyor. Sistem küçük yol bozukluklarına bile biraz fazla tepki veriyor ve kabin içine bunları net bir şekilde hissettiriyor. Böylesine sert bir geometriden hoşlanmayanlar için standart veya isteğe bağlı olarak da olsa ilk kez kullanıma sunulan elektronik kontrollü amortisörler daha iyi bir alternatif olabilir.
Ford Focus karşılaştırmadan ST-Line sportif süspansiyon nedeniyle sorun yaşamıyor, çünkü rakibi Golf standart bir süspansiyonla katılıyor, adaptif amortisörlerle değil. Standart süspansiyonlu Golf de yol bozukluklarında fazla tepki veriyor ve enlemesine yol dalgalarında zıplama eğilimine girebiliyor.
Her zaman olduğu gibi Ford’un direksiyon sisteminde eleştirilebilecek pek fazla bir şey söz konusu değil. Direksiyon emirleri vakit kaybetmeden büyük bir hız ve keskinlikle yerine getirilirken, Focus’un atak ve kıvrak sürüş özellikleri sergilemesinde önemli bir sorumluluk üstleniyor. Dahası keskin girilen virajlarda ve viraj çıkışlarında da ön aksa uygulanan tork direksiyona neredeyse hiç yansımıyor. Sistemin bu denli direkt olması hızlı otoyol sürüşlerinde oluşan fazlasıyla hareketli yapı nedeniyle zaman zaman rahatsız edici olabiliyor.
Golf bu denli atak olmadığı gibi olmaya da niyetli değil. O daha çok olgun bir tavırla üstün iz sadakatiyle yol almayı tercih ediyor. Öte yandan gerektiğinde atak ve kıvrak sürüş özellikleri de sunmasını çok iyi biliyor. Yani Focus kadar dinamizm konusunda iddialı olmayabilir, ama bu kıvrak ve dinamik olmadığı anlamına da gelmiyor.
Ford’un motoru çok başarılı
Süspansiyon geometrisi ile son derece tatminkar bir yapı vaat eden VW Golf, motor konusunda o kadar da iddialı değil. Turbo benzinli 1.5 TSI BlueMotion motor 130 HP güç ve 200 nm tork üretiyor. Değişken türbin geometrisi, silindir kapatma özelliği, yüksek sıkıştırma oranı ve hatta özel supap yönetim sistemi gibi niteliklerle bu motor aslında modern teknolojinin bütün nimetlerinden yararlanıyor. Kağıt üzerinde ‘vay be’ dedirten motor sürüş esnasında aynı heyecanı vermiyor. Bir kere dört silindirli motor yeterince istekli çalışmıyor ve gaz emirlerine yeterince istekli cevap vermiyor. Ayrıca homojen bir şekilde çekiş gücü üreten motor tüm devir seviyelerinde biraz uğultulu çalışıyor. Ayrıca VW’nin 1.5 TSI motoru Ford’un motoru gibi bir benzin partikül filtresine sahip değil ve WLTP normuna göre homologe de edilmiş değil. Bu noktada test tüketiminin 0.2 ile 0.4 litre daha düşük olması da pek bir anlam ifade etmiyor.
Ford da 1.5 litre hacimli bir turbo benzinli motor sunuyor. Hacim aynı olsa da Ford’un motoru 20 HP daha fazla güç üretiyor. Üç silindirli motor daha dingin ve titreşimsiz çalışıyor. Bu motorda da silindir kapatma özelliği bulunuyor. Motor daha istekli devirleniyor ve daha canlı hissettiriyor. Focus’a atak sürüş özellikleri kazandıran motor hiç zorlanmadan ve oldukça seri bir şekilde 160 km/s çizgisine ulaştırıyor. Silindir kapatma özelliği çerçevesinde üçüncü silindirin devreye girme ve devreden çıkma anı hissedilmiyor. Bütün bu özelliklerle Focus’un motoru daha keyifli bir sürüş vaat ediyor.
Frenleri güçlü olan kazanır
Ford, güvenlik disiplininde de daha olumlu bir tablo çiziyor. Ford Focus kapsamlı sürüş destek sistemleri kadar güçlü fren sistemiyle de özgüyü hak ediyor. Golf ise bu disiplinde şaşırtıyor ve özellikle zayıf fren performansıyla çok değerli puanlar kaybettiriyor.
Peki mücadeleyi kim kazanıyor? Bu sefer Ford Focus ipi birinci göğüslüyor, hem de açık ara. Aslında küçük detaylar söz konusu olduğunda VW Golf kadar mükemmel değil, ama yerini aldığı nesil ile kıyaslandığında belirgin bir şekilde daha iyi ve nitelikleriyle Golf’ü ikinciliğe itmeyi başarıyor.
Sonuç
1- Ford Focus
Bu sefer oldu. Güçlü frenler, üstün yol tutuş özellikleri, başarılı motor ve tatmin edici yaşama alanı özellikleriyle Ford Focus bir dizi detay zayıflığa rağmen karşılaştırmayı kazanarak ipi birinci olarak göğüslüyor.
2- VW Golf
Uzun yıllar karşılaştırmaların tek galibi olan VW Golf güçsüz hissettiren motoru ve zayıf frenleri nedeniyle bu sefer ikincilikle yetinmek zorunda kalıyor. Ancak kesinlikle hala son derece kaliteli bir otomobil.
Yazı: Michael von Maydell
Fotoğraf: Achim Hartmann
Son yorumlar