30 yıllık geçmişi ile birçok krizi büyüyerek atlatan Intercity’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, filo kiralama sektörünü “ekonominin barometresi” olarak tanımlıyor.
Filo kiralama sektörünün lider şirketi Intercity’nin Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, Intercity İstanbul Park Pisti’nde gerçekleştirilen toplantıda döviz dalgalanmaları, filo kiralama sektörü ve pistin işletmesine yönelik soruları yanıtladı. Intercity’nin büyük bir banka gibi olduğunu ve binden fazla araç kiralayan büyük şirketlerin de, tek araç kiralayan küçük esnafın da müşterileri olduğunu hatırlatan Ak, gündelik iş süreçlerine yansıyanlarla piyasanın nabzını net görebildiklerini anlattı. “İşimiz ekonominin iyi bir barometresi” diyen Ak, döviz kurlarında yaşanan Ağustos ve Eylül ayındaki dalgalanma nedeniyle ilk kez korktuğunu ama bu durumun Ekim’de sona erdiğine sevindiğini söyledi.
“Müşterilerimiz lüksten ekonomik araçlara dönüyor”
İlginizi çekebilir
Müşterileri olan şirketlerin lüks araçlardan daha ekonomik modellere döndüklerini söyleyen Ak sözlerine şunları ekledi: “Bugünlerde her şey küçülüyor ve tasarruf öne çıkıyor. Kiraladığımız bin aracın 300’ünü iade etmek isteyen müşterilerimiz var. Görevimiz bir orta yol bulmak.” Türk işadamı ve patronları bu gibi dönemlerde kendilerini “sözüm ona” sağlama almak adına şirket içerisinden sermaye çektiklerini hatırlatan Ak, “Bu şekilde kendileri ve ailelerini kurtardıklarını düşünürler. Oysa böyle yaparak zaten kötü durumda olan şirketlerini daha da kötü duruma sokarlar. Biz her daralma döneminde tam aksini yaparak Intercity’nin daha da büyümesi ve böylesi dönemleri fırsata çevirmesini sağladık. Bunun için Ekim ayında şirket sermayemizi yeniden artırdık ve hem nakdî hem de gayri nakdî artış yaptık. Bu seneyi 125 milyon Euro sermaye, 300 milyon Euro civarı borç, 38 bin araç, 2.2 milyar TL ciro ile ve ciddi bir kâr ile kapatacağız. Böylece sermaye-borç oranı 1/2,5 ile Türkiye’nin açık ara en az borçlu ve sermaye yapısı en güçlü filo kiralama şirketi olacağız.”
“Yabancı ortaklarımız sürdürülebilirliğin anayasasını verdiler”
30 yıla yakın geçmişinde pek çok farklı ortakla çalıştıklarını ifade eden Ak, yabancı ortakların, kendilerininkinden devşirme özel bir şirket yönetimi anayasası hazırladıklarını söyleyerek şöyle konuştu;
“Bunların başında da sermayenin en fazla 6 katında borçlanma geliyordu. Rakiplere baktığımızda bu oran 44 hatta zaman zaman 50 katı idi. Bugün yaşanan dalgalanmada biz muhafazakâr yönetmenin meyvesini yiyoruz!” diyerek şöyle devam etti: “Biz dinamik hesap yapabilme yeteneğine sahibiz. Ortalama 44 farklı banka ile çalışıyoruz.
Türkiye’de filo kiralama sektörünün son 10 yıldır Euro ile çalıştığını hatırlatan Ak, 2 yıl önce 50 bine yakın araçlık bir filoya sahip olduklarını, ancak öngörüleri doğrultusunda bu sayıyı 38 bine düşürdüklerini de belirtti. Ayrıca son iki yıllık sürede banka kredilerini de döviz yerine TL üzerinden almaya başladıklarını söyleyerek ”Bu nedenle döviz dalgalanması yaşandığında biz nispeten çok daha az etkilendik” dedi.
“Sektörümüz gerçekçi olmayan fiyatlarla bindikleri dalı kesti”
Son 5 yıldır filo kiralama sektöründe fiyat savaşları yaşandığını ifade eden Ak, “Bankalar önceleri krediyle alınacak araçların hangi müşterilere teslim edileceğini sorardı. Zaman içerisinde ödemelerde sıkıntı yaşanmayınca bankalar da sorgulama sürecini ihmal etti. Bu da filo kiralamacıların rahat davranmasına neden oldu. Adetler çok büyüdü. Doğru ve gerçekçi fiyatlama uygulanmayınca kârı sadece yüzde 5 olan sektörde bir anda kiralama fiyatları 500 Eurolardan 250 Eurolara indi. Kiralama fiyat çok gerileyince müşteriler de eşe dosta dahil, ihtiyacından fazla araç kiralamaya başladı. Ancak sistem yürümedi. Biz gerçekçi fiyatlar üzerinden fiyat veriyorduk ve 2 yıl önce biz de müşterilerimizin baskısıyla bu fiyat rekabetine çekildik. Hatta 1.200-1.300 araç da kiraladık. Ancak gerçekçi olmayan bu fiyatları ve de sektörümüzün uçuruma gidişini görerek filomuzu küçültmeye karar verdik. Ay ay filomuzu yaklaşık biner araç azalttık” diye konuştu. Ak sözlerine şu şekilde devam etti;
“Fiyat savaşlarının gerçekçi rakamlarla yapılmaması nedeniyle sistem yürümemeye başladı ve balon ödeme sistemine geçildi. Balon ödeme, insanı kötü yola sürükleyen bir mekanizma! Aylık nakit akışının yetersiz olması ve zayıf sermaye nedeniyle çoğu şirket bu sistemi kabul etti. Biz bunu hiç kullanmadık. Ödemelerde sıkıntı yaşanınca, kiradan dönen araçlarla ödenir mantığıyla balon ödemeye geçti birçok şirket ama unuttukları veya dikkate almadıkları nokta, 2. el araç sayısının çok artmış olmasıydı. Neticede kiradan dönen araçlar ortalama 17 – 18bin Euro civarında satılıyordu. Bugün gelinen noktada kiradan dönen araçların 2. el değerleri 10 – 11 bin Euro’ya kadar düştü. Aradaki bu fark araç başına büyük bir zarar ifade ediyor. Böylece hesapların hepsi şaştı. Sektörümüzün bazı oyuncuları konkordato veya iflas açıkladı. Ciddi bir kısmı da oyundan çıktı. Bizden başka büyük oyuncuların tamamı çok büyük zarar açıkladı.
“2019’u 50 bin araçlık filo ile kapatacağız”
Filo kiralama sektörünün senede 150-200 bin adet yeni araç alımı yaptığını kaydeden Ak, “Sektörümüz ayda yaklaşık 15 bin adet yeni otomobil alıyordu. Ancak ne yazık ki gelinen noktada bu rakamlar 2 binlere kadar geriledi. 2019’da sektörün bir yılda alacağı toplam araç sayısının 40 bin adette kalacağını düşünüyoruz” dedi.
Piyasaların yavaş yavaş toparlandığını ve bankaların kontrollü de olsa filo kiralama sektörüne yeniden kredi vermeye başladıklarını söyleyen Ak, “Intercity olarak 2019 yılında 20 bin adet yeni araç alımı yapacağız ve gelecek yılı 50 bin adetlik bir filo ile kapatacağız. Ayrıca Türk Lirası ile sözleşme kanununa bağlı olarak kontratlarımızı bittikçe TL’ye çeviriyoruz ve 18 ay içerisinde de tamamını TL’ye döndürmüş oluruz” şeklinde konuştu.
“Filo kiralama sektörünün denetlenmeye ihtiyacı var”
Vural Ak, “Sektörümüz yıllık 400 bin araca ulaştı ve bunun sadece 40 bini günlük oto kiralama. 350-360 bini de 1-2-3 yıllık kontratlı filo kiralama. Sektörümüz son 10 yılda 8,5 milyar Euro’luk bir büyüklüğe geldi. Bu büyüklükte finans yönetimi temelli işletmeler dünyanın dört bir yanında BDDK gibi denetleyici kurumlarla kontrol altında tutuluyorlar. Bize göre sektörümüz büyüdüğü için bir denetleme ihtiyacı var ve bildiğimiz kadarıyla da üzerinde çalışılan bir tasarı var” dedi.
“Müşterilerimizin kendi araçlarına filo yönetimi hizmeti de veriyoruz”
Filo kiralamada büyük şirketlerin kapanmasına bağlı olarak ortaya çıkan boşluğu, şirketler kendi imkanlarıyla doldurmaya çalıştıklarını söyleyen Ak, “Öz sermayeleri ile büyük sayıda araç alımı yapan şirketler, filo yönetimi işini filo kiralama şirketlerine devrettikleri için, artık eski yetenek ve imkana da sahip değiller. Büyük adette araca sahip şirketler, filolarını yönetmek adına bize başvuruyorlar. Biz de hem teknik altyapımız hem de personelimizle kendilerine, onların araçlarını yönetme hizmeti veriyoruz. Yazılım ve deneyimlerimiz buna elverişli” diye konuştu.
“İstanbul’a yeni bir festival kazandırdık”
2018 yılında çok değişik bir işe imza attıklarını belirten Intercity Yönetim Kurulu Başkanı Vural Ak, “Bir yıldır özel bir festival gerçekleştireceğimizi söylüyorduk ve Eylül ayında V-Fest adlı festivalimizi gerçekleştirdik. Otomotiv sektörü satış anlamında zor bir süreçten geçiyor ve biz de hem otomobil kültürü oluşturmak hem de otomobil markalarına biraz moral ve motivasyon kazandırmak adına gerçekleştirdik. Yaptığımız festivali sadece otomobille sınırlı kalmadı ve aynı zamanda motosiklet, klasik otomobiller, yeme-içme, çocuk oyun alanları gibi ailecek gezilebilecek farklı içeriklere sahip bir şölene dönüştürdük. İki gün süren V-Fest’te on binler ağırladık. Elde ettiğimiz başarıya bakarsak, artık eski fuarcılık yaklaşımının statik kalarak demode hale geldiğini ve canlı sergiye dönüştürmenin ne denli önemli olduğunu gösterdik ve kanıtladık. Direkt hedef kitle diyebileceğimiz 40 bine yakın insan festivalde sıfır otomobilleri gördü, içerisine bindi, kullandı ve belli bir karara varabildi” dedi.
“10 binlere güvenli sürüş eğitimi veriyoruz”
Her yıl 10 binin üzerinde insana eğitim veren Intercity Sürüş Akademisi’ni 2013 yılında kurduklarını hatırlatan Vural Ak, “Sadece yalın bir sosyal sorumluluk projesinden öte, bu konuya başlı başına odaklandık ve büyük yatırımlarla Intercity İstanbul Park Pisti’nde özel teçhizata sahip alan oluşturduk ve eğitimlere başladık. Türkiye’de dünya standartlarında eğitim veren tek yol güvenlik merkezi diyebileceğimiz Intercity Sürüş Akademisi, 8 farklı eğitim pistini kullanarak, 4 farklı araç kategorisinde kurumlara ve bireylere eğitim verebiliyor. Bugün Intercity Sürüş Akademisi, Milli Eğitim Bakanlığı tarafından onaylı, Avrupa’nın en saygın sürüş ve yol güvenliği otoritesi DVR (Deutscher Verkehrssicherheitsrat) Alman Trafik Güvenliği Konseyi lisansıyla tüm araç kategorilerinde eğitim veriyor. Geldiğimiz noktada büyük şirketler, mevcut veya işe alacakları personellerini bizim akademimizin sertifika programına gönderiyor ve sertifikaya hak kazanamayanları ya işe almıyorlar veya onlara araç kullandırmıyorlar” şeklinde konuştu.
“Her yıl 100’den fazla yeni sporcu kazandırıyoruz”
Intercity’nin sporu ve sporcuyu destekleyen bir marka olduğunu ve kendi faaliyet alanlarından yola çıkarak motorsporlarının da marka için olmazsa olmazlarından olduğunu belirten Ak ayrıca şunları söyledi:
“Temelleri 2003 yılında atılan ve 2005 yılında ilk kez Formula 1 yarışına ev sahipliği yapan Intercity İstanbul Park Pisti bize, yeni yarış pilotu yetiştirebilmemiz için olağanüstü güzel bir zemin hazırladı. Önce kendi spor kulübümüz olan İstanbul Park Spor Kulübü’nü kurduk ve devamındaysa Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu onaylı kendi pist ve off-road yarışlarımızı düzenlemeye başladık. Gururla söyleyebilirim ki her yıl ülkemize 100’den fazla yeni motorsporları sporcusunu kazandırıyoruz. Pistte standart Renault Clio modelleriyle yarışılan Intercity Silver Cup; Renault Megane modelleriyle yarışılan Intercity Gold Cup ve İngilizlerin efsane yarış otomobili 185 HP’lik Caterham modelleriyle de Intercity Platinum Cup yarışları gerçekleştiriyoruz. Silver Cup yarışımıza, daha önce hiç yarışmamış kişileri yarıştırıyoruz ve motorsporları ile tanıştırıyoruz. Üç şampiyonaya da oldukça düşük sayılabilecek rakamlarla katılmak mümkün, çünkü maliyetlerin 4/5’ini biz karşılıyoruz. Sürücülerimizin kıyafetlerinden araçlarının bakımına kadar hiçbir ekstra harcama yapmıyorlar. Toplamda sadece araçlar için maliyet 3,5-4 milyon TL ve basit bir yarışta bile görevli çalışan sayımız 150 kişiye yakın diyebiliriz.”
“Pist, yılın 300 günü amacına uygun olarak kullanılıyor”
2012 yılında pistin işletmesine yönelik ihaleye katıldıklarını ve bu ihalede otomotiv ile ilgili işlerle değerlendireceğini söyleyen tek katılımcı olduklarını ifade eden Vural Ak, “Diğerler ihale katılımcıları AVM ve outlet merkezi gibi ticari faaliyetler yapmayı istiyordu İstanbul Park Pisti’nde. İhaleyi kazandık ve 2012 yılında işletmeyi devraldıktan sonra 1.5 yıl tesisi yeniden yaşanır hale getirdik. Bakımlar tamamlanınca da şirket merkezimizi de buraya taşıdık. Bugün gelinen noktada yılın 300 günü burada otomobille ilgili aktiviteler yapılıyor. Burada otomobil kültürü, güvenli sürüş eğitimleri, yerli ve yabancı yarışlar, otomobille alakalı lansmanlar ve eğitimler, 2. el oto pazarı, Intercity’nin kendi merkezi, otomobil markalarıyla ortak açılan merkezler gibi pek çok farklı etkinlik ve projeye imza atıyoruz. Intercity 2.200 dönümde kurulu bir merkez ve içerisinde müzesi, akademisi, 2. el satış merkezi, Açık Oto pazarı, rent-a-car hizmeti, motorsporları için yapılmış F1 pistinin yanı sıra bağımsız Off-Road parkuru ve Ralli-Cross parkuru bulunuyor. Hem toprak hem asfalt bölümlerden kendi oluşturduğumuz hibrit ralli-cross pistimizle gurur duyuyoruz zira Uluslararası Otomobil Federasyonu FIA tarafından teşekkür almış bir pist. Ayrıca off-road yarışları için yine tesis içerisinde kalan off-road parkurumuz da bizim için özel anlam taşıyor” dedi.
“Formula 1 yarışları için sıramızı bekliyoruz”
Geçmişi 1950 yılına dayanan ve dünyanın en büyük motorsporları organizasyonunu Türkiye’ye getirmek için çalışmalarını sürdürdüklerimi söyleyen Vural Ak şöyle konuştu;
“Bizim tarafta her türlü hazırlık, imkan, koşulların hazır olduğunun altını çizmekte fayda var ve prensip olarak takvime alınmaya hazırız. Ancak organizasyonun kendi kapsamında, yarış sayısı ile takvim yoğunluğu noktasında bazı sıkıntılı durumlar var. Halihazırda bir sezonda 21 adet yarış koşuluyor. 2019 için bu sayıyı 22’ye çıkartıldı. Bu sayı hem takımlar hem de pilotlar için üst sınır anlamına geliyor. Ve ne yazık ki takvimden mevcut iki yarış çıkmadan, bizim takvime girmemiz imkansız, zira organizatör şirket, kendi ülkesi ABD’de takvime ikinci bir yarış almak istiyor. Ancak Formula 1’in ülkemize kazandırılması için çalışmalarımızı ve ilgili girişimlerimizi aralıksız sürdürüyoruz. Ne zaman olacak derseniz, 2019 takvimine giremedik ama 2020 takviminde olmayı umut ediyoruz”
Son yorumlar