Bir otomobil almayı düşünüyorsanız bu zamanda işiniz gerçekten de çok zor. Artık her markanın o kadar fazla modeli var ki, karar vermeniz uykusuz gecelere mal olabilir. Biz de en çok tercih edilen sınıflardan biri olan B segmentinin karoser seçeneklerine bir göz atalım dedik.
Bundan çok değil 10 yıl öncesine kadar otomobil üreticileri belli segmentlerde otomobil üretirlerdi. Mesela Alfa Romeo’nun SUV üreteceğini söyleseydiniz büyük ihtimalle karşınızdakinden yüksek sesli bir kahkaha duyardınız veya Mercedes’in bir pick-up üreteceği de aklınızın ucundan geçmezdi. Fakat devir çok hızlı bir şekilde değişti. SUV segmentinin aşırı hızlı büyümesi artık hemen hemen her markanın bir SUV ortaya çıkarmasını sağladı. Bu da yetmedi bütün segmentlerde model üretmek, artık rekabette yer almanın olmazsa olmaz koşulu oldu. Bazı markaların aynı segmentte iki model üretmesine bile alışır olduk. Örneğin Opel, Mokka X ve Crossland X ile B segmentinde yer alıyor.
İlginizi çekebilir
Bütün segmentleri incelemeye sayfa sayımız yetmeyeceği için en çok tercih edilenlerden biri olan B segmentini mercek altına almaya karar verdik. B segmenti denilince aklınıza hatchback karoser gelir doğal olarak. Volkswagen Polo, Ford Fiesta, Seat Ibiza gibi modeller bu segmentin en bilinen oyuncuları oldular yıllar boyunca. Fakat işin içine önce station karoserler girdi, onu sedanlar izledi ve son olarak her yere burnunu sokan SUV’lar da B segmentinde boy göstermeye başladı. Bazı markalar bu dört karoserde de ürünler sunuyor. Renault’ya baktığımızda Clio HB, Clio ST, Symbol ve Captur ile B segmentinin tüm karoserlerini bünyesinde barındırıyor.
Aslında bu incelemeyi bir markanın tüm karoser seçenekleriyle yapmayı çok isterdim çünkü aynı platformdan yükselen modellerin incelenmesi çok daha adil olacaktı. Fakat ülkemizde Avrupa’da olduğu gibi geniş bir basın test aracı filosu yok. Bu yüzden farklı markalardan modeller bulabildim. Doğal olarak da bir Seat Arona ile Toyota Yaris’i karşılaştırmak çok da mantıklı olmayacaktır. O yüzden biraz daha genel bir inceleme yapmaya karar verdim.
Peki bir segment içinde bu kadar farklı karoserlerin olması ne anlama geliyor? İnsanlar çoğunlukla otomobil tercihlerini ihtiyaçlarına göre belirlerler. Genç ve bekarsanız bir MPV ya da station tercih etmeniz pek olası değildir. Daha çok ateşli bir hatchback ararsınız, zaten sizin için arka koltukların geniş olması veya bagajınızın büyük olmasının herhangi bir önemi yoktur. Aracınız sportif bir görünüme sahip olsun, ek olarak da güçlü bir motoru varsa ideal kombinasyonu yakalamışsınız demektir.
SUV’ların popülaritesi bu kadar artmadan önce station’lar veya MPV’ler ailelerin ilk tercihi olurdu genelde. Büyük ve alçak yükleme eşiği olan bagajları çekirdek bir ailenin tüm eşyalarını rahatça taşıyabilirdi. B segmentinde yer aldığı için de kolay ve pratik kullanımlarıyla da ön plana çıkıyorlardı. Fakat SUV’lar ilk önce MPV’leri öldürdü daha sonra da gözünü station’lara dikti. Bundan çok kısa zaman önce çoğu B segment modelin bir station karoserlisi olurdu. Fakat artık markalar station’ları SUV’lara döndürdü. Şu an ülkemizde station karoserli modellerin sayısı bir elin parmağını geçmiyor. Bunların arasında en çok tercih edileni de Renault Clio ST…
Sedan’ların ise bambaşka bir dünyası var. Genellikle araç kiralama şirketlerinin tercihi olan sedan’lar, B segmentinde yer almasına rağmen oldukça cömert arka koltuk alanı ve bagaj hacimleri sunuyorlar. Çoğu zaman makam aracı olarak bile kullanıldıkları oluyor. Citroen’in B segmentinde yer alan sedanı C Elysee’nin, 500 litreden daha fazla hacim sunan bagajı, C segmentinde bile neredeyse bulunmayan bir hacim sunuyor. Bu otomobillerin tercih edilmesinin başka bir sebebi de kabinlerinin diğer karoser seçeneklerine göre daha kalitesiz ve donanım olarak daha eksik olması yüzünden ucuz bir başlangıç fiyatına sahip olması.
Gelelim bütün oyunu bozan SUV’lara… SUV’ların aslında tam olarak hangi amaca hizmet ettiğine ben de karar veremiyorum. Sportif tasarımlı olanları gençleri kendine çekebilirken, bagaj hacimlerinin geniş olması ailelerinde hedefine girmesine yol açıyor. Yüksek sürüş pozisyonları şehir içi kullanımlarda kendini güvende hissetmek isteyen kadın sürücülerin gönlünü feth ederken, hafif arazilerde gidebilmeleri macera seven erkeklerin de ilgisini çekebiliyor. Yani aslında bu karoser diğer tüm karoserlerin özelliklerini bünyesinde barındırıyor. Bir MPV kadar pratik değiller fakat bir hatchback ya da station’dan daha fazla eşya gözü veya saklama alanı sunabiliyorlar. Bu saydığım tüm özellikleriyle de satış pastasından her geçen gün aldıkları dilimin payını arttırmayı başarıyorlar.
Sonuç olarak insan nüfusu arttıkça ihtiyaçlar da artıyor. Artık tasarım olarak çoğu model birbirine benziyor, sürüş özellikleri bakımından da birkaç istisna dışında kötü olan otomobil kalmadı. Burada her şey dönüp dolaşıp sizin ihtiyacınıza kalıyor. Tercih yaparken işiniz gerçekten kolay değil fakat ihtiyaçlarınızı belirledikten sonra bir otomobil bayiisine gitmeniz karar vermeniz de kolaylık sağlayacaktır.
Yazı: Özerk Ihlamur
Fotoğraf: Alp Emre Göksel
Son yorumlar