Günlük kullanıma uygun menzile sahip üç adet kompakt sınıf elektrikli otomobil, ancak tamamen farklı felsefelere sahipler. Bakalım yeni Nissan Leaf ayağının tozuyla Hyundai Ioniq Elektro ve VW e-Golf’e meydan okuyabiliyor mu?
Elektrikli mobilite Avrupa genelinde o beklenen veya hayal edilen canlılığı yakalayamadı bir türlü. Her ne kadar bazı bölgelerde ciddi teşvikler söz konusu olsa da, hala genele bakıldığında teşvikler tüketiciyi cezbetmek için yeterli değil. Ayrıca otomotiv endüstrisi de hala performans ve menzil sorununu tam olarak çözüme ulaştırabilmiş değil. Yeni Nissan Leaf arttırılmış batarya kapasitesiyle menzil konusunda rakiplerinin önüne geçmeyi başarıyor. Yani menzil konusu da sektörde çözüme doğru emin adımlarla diyebiliriz.
İlginizi çekebilir
Dünya starı
Ülkemizde o kadar da çok rastlanmasa da, Japon üreticinin temsilcisi ‘dünyanın en çok satan elektrikli otomobili’ unvanına sahip. Dolayısıyla Nissan ikinci nesil Leaf için tamamen yeni bir platform geliştirmek yerine önceki platformu kapsamlı bir şekilde elden geçirmekle yetinmiş. Ancak bunu dış görünümüne bakarak anlamak pek olası değil, çünkü ilk nesil Leaf’in hatları ikinci nesilde tamamen yenilenmiş durumda. Dahası birkaç kıvrımla daha çekici ve dinamik bir görünüm de elde edilmiş durumda. İsteğe bağlı olarak sunulan renkli tavan uygulaması kadar standart olarak sunulan 3-boyutlu mavi renkli ön ızgara da farklı bir görünümü beraberinde getiriyor.
Nissan Leaf II iç mekanda daha derli toplu bir görünüm sergiliyor sergilemesine, ama yeterince geniş ve kaliteli hissettirmiyor. Kullanılan sert plastik yüzeyler kadar daha önce dijital olan ama şimdilerde analog olan gösterge paneli de insanı mutsuz ediyor. Ancak göstergeler okunaklı yapısı kadar şarj veya enerji kullanımı gibi konulara yönelik grafikleriyle kullanım kolaylığını destekliyor. Öte yandan otomatik şanzımana ait kumanda kolu kadar önceki nesilden transfer edilen iklimlendirme sisteminin kumanda paneli de kullanım zorluğu ile puan kaybettiriyor.
Açık söylemek gerekirse 7 inç büyüklüğündeki bilgi ve eğlence sisteminin de günümüz teknolojisinin gereklerini yerine getirdiğini söylemek güç. Tamam sistem Android Auto ve Apple Carplay desteği sunuyor sunmasına, ama gerçek zamanlı trafik bilgisini desteklemiyor ve çoğu zaman sesli komutları algılamıyor. Ayrıca direksiyon üzerindeki düğme yoğunluğu kullanımı zorlaştırıyor ve sürüş esnasında sürücüsünün dikkatini dağıtıyor. Nissan Leaf dört yetişkin ve bagajlarını rahat ettiriyor ettirmesine, ama koltukların katlanmasıyla ortaya çıkan yükseklik farkı kullanım ergonomisini gölgeliyor.
Ayrıca bagaj ergonomik de sayılmaz. Ses sistemi kadar şarj kabloları da bagajın kullanım alanını kısıtlıyor. Araç zeminine gizlenen bataryalar nedeniyle yüksek oturma pozisyonu zorunluk haline gelirken, bu durum uzun boylu sürücüler için sıkıntı olabiliyor. Oldukça kalın C sütunu kadar alışılmışın dışında büyük olan dikiz aynası da görüş alanını kısıtlıyor.
Hyundai Ioniq de görüş alanı konusunda sorunsuz sayılmaz. İki parça arka cam ve geniş C sütunu nedeniyle görüşü kısıtlanan sürücü ancak geri görüş kamerası sayesinde park manevrasını sorunsuz gerçekleştirebiliyor. Hatchback yapının getirisi olan büyük bagaj kapağı yüklemeyi kolaylaştırırken Ioniq 1410 litre ile neredeyse Leaf’ten iki kat daha büyük bir bagaj hacmi sunuyor. Ancak yine bu hatchback çizgisi arka koltuk baş mesafesini kısıtlıyor.
Kokpit alışagelmiş Hyundai mimarisi sunuyor. Bu kesinlikle kötü bir şey değil ve kullanım kolaylığı, kaliteli malzemeler ve işçilik kalitesi gibi yönleriyle kullanıcıyı mutlu ediyor. İç mekan tasarımı itibariyle bunun bir elektrikli otomobil olduğunu hissettiren donanımlar; vites seçim kumandası, direksiyondaki enerji geri kazanım kumandası ve okunaklı dijital göstergeler. Dışarıdan bakıldığında hibrit türevi ile kıyaslandığında kapalı ön tasarımı dışında belirgin bir fark hissettirmiyor.
eGolf bir elektrikli araç olduğu kokpit tasarımıyla hemen hissettiriyor. Bunun hem avantajları hem de dezavantajları var. Kullanım ergonomisi, yaşama alanı genişliği ve kalite hissi gibi konularda fosil yakıtlı kardeşi ile her şey aynı. Standart olarak sunulan navigasyon veya çift bölgeli otomatik klima ile donanımı da oldukça cömert, ancak onu rakiplerin donanım seviyesine ulaştırmak için opsiyon listesindeki bolca kutucuğa tik atmak gerekiyor, ki bu da fiyatı yukarıya doğru taşıyor. LED far ve bir dizi sürüş destek sistemi de eklenince eGolf karşılaştırmanın en pahalı ürünü haline geliyor. Oysa Nissan ve Hyundai neredeyse tüm bu donanımları standart olarak sunuyor.
Daha fazla akü, daha fazla olmuyor
VW eGolf, 36 kWh kapasiteli bataryasıyla 28 kWh kapasiteli Ioniq ile 40 kWh kapasiteli Leaf’in ortasında bulunuyor. Son derece dikkatli bir sürüş stilinin benimsendiği tüketim parkurunda en yüksek batarya kapasitesine sahip olan Nissan Leaf 239 km menzile ulaşıyor. Tamam, bu günlük kullanım için gayet yeterli bir menzil, ancak daha küçük bataryaya sahip rakipler de o kadar menzil sunuyor. Nedeni ise tüketim. Gerçek sürüş koşullarında 16,6 kWh/100 km tüketen Nissan LEaf bu değerle sadece fabrika verisinin üzerine çıkmakla kalmıyor, aynı zamanda e-Golf (14,3 kWh/100 km) veya Ioniq (12,2 kWh/100 km) olmak üzere rakiplerinden daha fazla tüketiyor. Bu rakamlarla henüz tanışmamış olanlar ve bu rakamların neyi ifade ettiğini anlamayanlar için: teorik olarak hesaplandığında bu 100 km’de 1,3 litre ile 1,8 litre arasında benzine eşdeğer bir tüketimi ifade ediyor.
Nissan Leaf sadece bataryaları en kısa sürede boşaltmakla kalmıyor, aynı zamanda bataryaları şarj etmek için de yine en uzun süreye ihtiyaç duyuyor. Test için kullandığımız Wallbox Tip 2’de 100 km’lik menzile ulaşmak için 4,5 saat gerekti.
İki aşamalı şarj sistemine sahip olan eGolf sadece 2 saatte 100 km’lik menzil için yeterli enerjiyi şarj edebilirken, Hyundai Ioniq ise 2,5 saate ihtiyaç duyuyor. Tamamen boş bataryayı tamamen doldurmak için Nissan Leaf 11 saat ile diğer iki rakibinden yaklaşık iki kat daha fazla süreye ihtiyaç duyuyor.
100 kW ile besleyen CCS standardı ile şarj edildiğinde süreler kısalıyor. Böylece Leaf’in 50 kW kapasiteli bataryaları sadece 40 dakikada yüzde 80 şarj oluyor. Ancak eGolf ve Ioniq bunu da daha iyi yapabiliyor. Hızlı şarj soketi ve Tip 2 kabloyu Nissan ve Hyundai standart olarak sunarken, VW bunlar için de ek ücret talep ediyor.
Elektrikli otomobil sürüş keyfi
Her ne kadar kullanım ergonomisi ve şarj gibi konularda farklılıklar söz konusu olsa da en belirgin fark sürüş özelliklerinde kendini hissettiriyor. Rakiplerin her birinde de ortak özellik olarak sürüş konforu öne çıkıyor. Elektrikli tren veya tramvay benzeri bir sesle şehir içinde olduğu gibi şehir dışında da gayet sessiz bir şekilde yol alıyorlar. Dahası otoyol sürüşlerinde bile yol gürültüsünü kabin içinde hissettirmiyor. 150 HP (110 KW) ile karşılaştırmanın en güçlü motoruna sahip olan Nissan Leaf sadece sürüş esnasında daha hızlı hissettirmekle kalmıyor, ölçümlerde de hızını belgeliyor. Elektromotor 1,6 ton ağırlığa sahip gövdeyi 0-100 km/s hıza 8,8 saniyede ulaştırıyor. Maksimum hız ise 144 km/s ile elektronik olarak sınırlandırılmış durumda.
VW eGolf ise 150 km/s’ye kadar hızlanmaya devam edebiliyor. 165 km/s maksimum hıza ulaşabilen Hyundai Ioniq ise her ikisini de otoyolda rahatlıkla geçebiliyor. Her üç araçta da yaklaşık 300 Nm tork söz konusu. Dolayısıyla ara hızlanma sıkıntısı yaşanmıyor. Viraj çıkışlarında, özellikle ıslak zeminde enerji tasarruflu lastiklerle donatılmış olan Ioniq ve Leaf zemine tutunmakta zorlanıyor ve çok erken kaymaya başlıyor.
eGolf’un ise yol tutuş sorunları yok. Yürüyen aksam kadar direksiyon sistemi de maksimum seviyede geri bildirim sunuyor ve bununla birlikte yüksek güven hissi sunuyor. Uzakdoğulu rakiplerdeki kadar keskin bir şekilde devreye girmeyen ESP’nin de katkısıyla eGolf virajlarda son derece kıvrak bir şekilde süzülüyor ve bu kadarla da kalmayıp çift şerit değiştirme parkurunu 127 km/s hızla geçebiliyor. Her şeyin olduğu gibi bunun da bir bedeli var: yol tutuşu destekleyen sert ayarlanmış süspansiyon yol konforunu olumsuz etkiliyor.
Ioniq çok konforlu
Hyundai Ioniq ise şaşırtıcı derecede konforlu bir sürüşe sahip. Kısa aralıklı olduğu kadar uzun aralıklı yol dalgalarında da son derece olgun davranan Koreli her zaman kontrollü ve güvenli bir sürüş sunuyor. Karşılaştırmanın en güçsüz motoruna sahip olsa da, Hyundai Ioniq asla güçsüz hissettirmiyor. Bu noktada gaz tepkilerini ve enerji geri kazanımını ayarlayan sürüş modları önemli bir sorumluluk üstleniyor. Yumuşak, eko ve sport olmak üzere farklı sürüş modları aracı sürüş koşullarına uyarlama imkanı sunarken direksiyona entegre enerji geri kazanım sisteminin enerji kazanım gücü de üç farklı mod halinde ayarlanabiliyor.
Karşılaştırmanın en özgün sürüş karakteristiğini sunan Nissan Leaf, e-Pedal sayesinde sürücünün ayağını gazdan çekmesiyle enerji geri kazanımını devreye sokuyor. Bu süreç içerisindeki yavaşlama hareketi oldukça keskin, böylece aracı yokuş aşağı da etkin bir şekilde durdurabiliyor. Biraz alıştırma ile frene gerek kalmadan aracı sürmek mümkün olabiliyor. 4,49 metre uzunluğundaki Nissan Leaf hızlı girilen virajlarda kontrol edilmesi kolay bir önden kayma ile tepki verirken, sert bir karakteristiğe sahip yürüyen aksam yol dalgalarında çok çabuk huzursuzlaşıyor.
Elektrikli otomobillerin frenleri zayıf
Her üç rakipte de öngörülü bir sürüş tarzı tercih etmek gerekiyor. Sonuç olarak 100 km/s hızdan durmak için Ioniq de Leaf de 39 metre mesafeye ihtiyaç duyuyorlar. eGolf daha kısa mesafede durmayı başarsa da 36,5 metre de aslında kısa sayılmaz. Konfor ve güvenlik donanımlarının zenginliği ile her üç rakip de elinden geleni yapıyor yapmasına, ama Hyundai ve Nissan bunları standart olarak sunarken Alman rakip büyük bölümünü opsiyonel olarak kullanıma sunuyor. Adaptif hız sabitleme ve şerit takip sistemleri Ioniq ve eGolf’te güvenli bir sürüş sunarken, Leaf’te ise bu sistemler abartılı fren reaksiyonları gibi sarsıntılı ve konforsuz bir sürüş stiline neden oluyor. eGolf ve Ioniq; tamamen otonom park etme imkanı sunan bir park yardımcısına sahip olmayabilir, ama Leaf’te opsiyon olarak sunulan sistemi dokunmatik ekran üzerinden ayarlamak kadar sistemin manevrası da çok uzun sürüyor.
Nissan Leaf özgün sürüş özellikleri dışında da oldukça iyi bir elektrikli otomobil. Üstelik zengin donanımıyla kullanıcısını şımartıyor. Ioniq ve eGolf daha fazla yaşama alanı sunuyor, daha kaliteli malzemelere sahip ve daha küçük batarya kapasitesine karşın eşdeğer bir menzil sunuyorlar.
Sonuç
1- VW e-Golf
Konu ‘e’ takısı olduğunda da Golf iç mekan genişliği, güvenlik ve sürüş dinamikleriyle elini masaya vurmayı başarıyor. Ancak eşdeğer donanımlarla kıyaslandığında en yüksek etiket fiyatına sahip.
2- Hyundai Ioniq Elektro
Ioniq’in tamamen elektrikli türevi e-Golf ile kıyaslandığında oldukça konforlu, daha çevreci ve daha düşük maliyetli bir sürüş sunuyor. Üstelik aynı fiyat seviyesinde daha fazla donanım alıyorsunuz, ancak bütün bunlar liderlik için yeterli olmuyor.
3- Nissan Leaf
Sonuç olarak ilk Leaf ile karşılaştırıldığında ciddi bir gelişim söz konusu ve birçok eksiklik giderilmiş durumda. Ancak e-pedal ve daha büyük akü dışında rakiplerinden hiçbir konuda daha iyi değil.
Yazı: Clemens Hirschfeld
Fotoğraf: Achim Hartmann
Son yorumlar