Aslında nadiren gerçek bir arazi aracı olarak tasarlanıyorlar. Ama bunun hedef kitle için önemi olduğu da söylenemez. Çünkü üreticiler ürün gamındaki SUV modellerle çok ciddi satış adetlerine ulaşıyor. Tüketici bu otomobilleri teknik olarak bir arazi aracı olup olmadığına bakmaksızın seviyor ve alıyor. Ancak üreticilerin işi kolay değil. Daha ağır gövde ve daha geniş alın alanı ile 2020 yılında geçerli olacak olan 95 g/km CO2 salınım değerini tutturmak için çok çalışmak ve teknik anlamda yeni çözümler geliştirmek zorundalar…
Audi’nin formülü: Yarı hibrit ve doğalgaz
Audi, bu yıl iki adet sıra dışı SUV model tanıtacak. Bir yanda popüler ve çok sevilen kompakt SUV Q3’ün ikinci nesli, diğer yanda ise iki tonun üzerinde ağırlığa sahip elektrikli e-tron quattro… Bu araç, Audi Geliştirme Başkanı Peter Martens’e göre “tüm sorunların kesin çözümü değil” ve bu nedenle yine bir benzinli motorla yollara çıkıyor.
İlginizi çekebilir
“Biz benzinli motorun yarı hibrit bir çözümde kullanılması gerektiğini düşünüyoruz. Böylece performans ve yakıt verimliliği noktasında dizel seviyesinde bir yapı elde edebiliyoruz. Bunun dışında kısa vadede değişken oranlı sıkıştırma oranıyla verimlilik daha da artırılabilir. Uzun vadede ise sentetik akaryakıtları çözüm olarak görüyoruz. Bu gerek benzin, gerek dizel ve gerekse gaz için geçerli” diyerek duruma netlik kazandırıyor Martens. Q3 şimdilik geleneksel benzinli ile yollara çıkacak. Ancak MQB platformu orta vadede 150 HP gücünde TSI ve iki adet elektromotorun kombinasyonundan oluşan bir plug-in hibrit çözüme izin veriyor.
Sistem toplamda 30 km elektrikli menzil sunuyor.
Yarı hibrit daha da gelişiyor
2019 yılında 24 Volt beslemeye sahip benzinli motorlar devreye alınacak. Bu sistemde trafik lambaları ve kavşaklarda harekete geçerken veya karayolu ile otoyolda süzülürken benzinli motor devreden çıkıyor. Böylece günlük kullanımda 0.5 lt/100 km’ye varan bir yakıt ekonomisi öngörülüyor. Buna bir de daha etkin bir aerodinamik yapı ekleniyor. 2020 yılında devreye alınması planlanan Q4, satış başlangıcıyla birlikte bu motorlarla yollara çıkacak ve daha alçak tavan yapısıyla rüzgârı daha rahat yaracak. Tavanı alçalan bir diğer model de 2018 yılı ortalarında satışa sunulması planlanan Q8, daha büyük daha ağır ve daha heybetli olan Q7 ile aynı teknik yapıyı paylaşıyor. Ayrıca bu sınıfın müşterileri plug-in hibrit teknolojisi için talep edilen ilave paraları ödemeye hazır. A8 50 TDI ve 55 TFSI modellerinde kullanılan 48 Volt besleme teknolojisi de bu ürünlerde kullanım bulacak.
BMW, elektrikli çözümleri yan raflardan alıyor
BMW Geliştirme Başkanı Klaus Fröhlich’e göre: “Özellikle 1 Serisi gibi giriş seviyesi modellerde elektrikli çözümlerin maliyetleri yüksek kalıyor ve bu müşteriye ağır geliyor.” Bu nedenle BMW cephesi elektrikli çözümü mümkün olan en alt model olarak X3’te devreye alıyor. Kullanılan teknoloji ise i8 veya i3 olmak üzere markanın elektrikli otomobil markasının raflarından alınacak. Bataryalı elektrikli modeller için bağımsız bir platform oluşturmak, ne yazık ki markanın genel satış adetleri göz önüne alındığında pek mantıklı görünmüyor. Dolayısıyla standart içten yanmalı motora sahip otomobillerin aynı zamanda elektrikli alt yapıya da uygun olması gerekiyor.
Arkadan itişli BMW modellerinde kullanılan Cluster adındaki platform her iki teknik yapıyı da karşılayacak mimariye sahip. Plug-in hibrit bu platforma ciddi teknik dönüşüme gerek olmaksızın uygulanabiliyor. Dolayısıyla gelecek modellerde de bu yapı karşımıza çıkabilir. X7 için zaten yeşil ışık yakılmış durumda,önümüzdeki yıl seri üretime girecek.
Çok değil iki yıl kadar sonra coupe tarzında tasarımıyla X8 onu takip edecek. Her iki seçenekte de 260 HP gücündeki 2.0 litre hacimli dört silindirli turbo benzinli motoru 150 kW gücünde bir elektromotor destekliyor.
İddialı tüketim hedefi: 2.0 lt
Geliştirilen yeni modellerdeki elektrikli menzilin 100 km ve yakıt tüketiminin ise 2.0 lt/100 km civarında olması öngörülüyor. Hem de yeni reel günlük kullanım normu WLTP’ye uygun olarak ölçüldüğünde. SUV ürün gamının diğer ucunda X1 ve X2 modelleri yer alıyor. 225xe adındaki teknik çözümde, turbo benzinli motor gücünü ön aksa aktarırken iki adet elektromotor gücünü arka aksa aktarıyor. Peki, sadece içten yanmalı motora ne oluyor? “Şimdilik yoluna devam ediyor, ancak yakıt verimliliğini artırmak üzere örneğin enerji geri kazanımı gibi teknolojilere imkan tanıyan 48 Volt besleme ile destekleniyor. Böylece müşterinin sürüş keyfine gölge düşürmeden iki haneli CO2 emisyon salınım değerleri mümkün olabilecek” diyor Fröhlich.
Mercedes’in ürün çeşitliliği dizel plug-in hibrit çözümlere kadar uzanıyor
Mercedes Geliştirme Başkanı Ola Källenius önümüzdeki birkaç yıl boyunca işinin zor olduğunun bilincinde. “Yeni nesil motorlara yapmış olduğumuz milyarlarca Euro tutarındaki yatırımın önce karşılığını vermesi gerekiyor. Bu ise birkaç yıl sürecektir. Ancak bu yeni ürün ve teknolojiler geliştirmiyor olduğumuz anlamına da gelmiyor. Yani yeni teknolojiler ve yenilikçi çözümler geliştirmeye devam ediyoruz. Sonuç olarak sahip olduğumuz tüm teknolojileri ve geliştirmekte olduğumuz yeni teknolojileri otomobilleri elektrikle geleceğe hazırlama noktasında birbirleriyle ilişkilendirmemiz gerekiyor” diyor.
Mercedes, otomobilleri elektrikle geleceğe hazırlama konusunu,elektrikli araçlara yönelik bağımsız bir platform ve hatta bağımsız bir marka üzerinden yürütüyor. Açılışı ise 2019 yılı başında EQ C adındaki SUV yapacak. 408 HP güç ve 500 km menzil gibi değerler oldukça iddialı. Onu 2021 yılında EQ A adında 30 cm kadar daha kısa bir model takip edecek. Tasarımsal farklılıklar oldukça minör. Özellikle ön tasarım EQ C’den ayırt edilemeyecek kadar yakın. 2016 yılında lanse edilen konsept otomobilde olduğu gibi tasarım çizgisi gibi yan aynalar da yerini kameralara bırakacak.
Kompakt sınıf yenileniyor
MFA2 adındaki platformu kullanan kompakt SUV modeller yenilenirken geleneklere daha sadık bir formla yollara çıkacak. İkinci nesil GLA 2019 yılında ve daha büyük GLB ise 2020 yılında yollara çıkacak. Her iki otomobilde de Daimler’in Renault-Nissan ile birlikte geliştirdiği dört silindirli 1.3 litre hacimli yeni motor 140 HP ve 160 HP güç versiyonlarıyla satışa sunulacak. Bir üst basamakta 14 HP elektrikli anlık desteğe sahip, dört silindirli M-264 koldu motor 272 HP’ye kadar güç seçenekleriyle devreye girecek.
Bu motor, OM-654 dizel motor ailesiyle birlikte 2019 yılında makyajlanacak olan GLC’de de görev yapacak. Ayrıca bu motorun bir de plug-in hibrit versiyonu da olacak. Dahası henüz bu yıl GLC’nin F-Cell adında bir yakıt hücreli versiyonu da üretim programına dahil olacak. Bu versiyon 200 HP güç üretiyor ve su dışında elektrikle de yola çıkabiliyor. Salt elektrikli olarak 50 km gidebilen olan araç, toplam 437 km menzile sahip olacak.
Seat’ın stratejisi : Pahalı modellere pahalı hibrit teknolojisi
Boşuna dememişler “son gülen iyi güler” diye. Ateca adeta yok satıyor. Arona ise gün sayıyor. Yedi koltuklu Ateca yaz aylarında satışa sunulacak. Her biri de alışıldık içten yanmalı motorlarla satışa sunuluyor. Ancak markanın hedefleri büyük. Seat, 2020 yılında alçak tavanlı heybetli sportif bir crossover ile üst fiyat segmentine giriş yapıyor.
Marka oldukça dinamik bir plug-in-hibrit modele para yatıracak müşteriler bulmayı hedefliyor. Seat, takip eden 10 yıllık süre boyunca ürün gamını elektrikle geleceğe hazırlama aşamasına geçecek. Marka bağlı olduğu VW Grubu’nun raflarından anlık olarak ek güç üretimi sunan yarı hibrit, ayrıca kısa süreliğine de olsa salt elektrik enerjisi ile yol alabilen elektrikli çözümler sunacak. Peki, o tarihe kadar? Seat, o tarihe kadar tüm modellerinin doğalgazlı versiyonlarıyla yoluna devam edecek.
Skoda kendi bataryasını üretiyor
Çek üretici bundan sonraki süreçte VW Grubu’nu batarya ve plug-in hibrit teknolojisiyle besleyecek. Dolayısıyla Skoda’nın bizzat bu teknolojilerle araç üretmesi de zor olmasa gerek. Açılışı 2019 yılında Superb yapıyor. Çok geçmeden markanın ilk SUV modeli Kodiaq devreye alınacak. 2020 yılında ise ilk seri üretim salt elektrikli model olan Vision E üretim programına dahil olacak.
NEFZ normuna göre 500 km’ye kadar menzil vaat eden modelin ayrıca 2021 yılında bir de coupe türevi satışa sunulacak. Her iki modelde de isteğe bağlı olarak ikinci bir elektromotor arka aksta konumlandırılacak. Böylece elektrikli araçlarda dört tekerlekten çekiş konsepti tesis edilmiş olacak. Skoda, bu çözümü diğer SUV modellerinde de sunacak. İlk denemelerde TSI motoru destekleyen arka aksa entegre 20 kW gücünde bir elektromotor görev yapıyor. Bu yapı doğal olarak sürüş dinamiklerini de olumlu edecektir.
Volvo elektrikliye ağırlık veriyor
İsveçli üreticinin rotası net: 2019 yılı itibarıyla her modelin bir elektrikli çözümü olacak. Volvo bugün bile dört adet plug-in hibrit model sunuyor. Üstelik bunlar, markanın SUV modellerinden XC60 ve XC90’ın en güçlü ve en üst motor seçeneğini oluşturuyor. Yazın bunlara markanın CMA adını verdiği kompakt modüler platformu kullanan ilk model olan XC40 da dahil olacak. XC40’ta 180 HP güç üreten üç silindirli turbo benzinli motor devreye giriyor. Bu motor yedi oranlı çift kavramalı otomatik şanzıman ve 55 kW gücünde elektromotorla kombine ediliyor. Sistem 9ç7 kWh kapasiteli batarya tarafından besleniyor. Dört tekerlekten çekiş var mı? Hayır, yok. Her iki motor da ön tarafta konumlandırılmış durumda. Arka aksa mekanik bir bağ şimdilik planlanmıyor.
2021 yılına kadar beş adet elektrikli model
Marka ayrıca bataryalı elektrikli modelleri de üretim programına dahil edecek. Bunlardan biri yan markanın ikinci modelini oluşturan Polestar 2. Bu araç aynı zamanda Volvo’nun 2021 yılına kadar satışa sunmayı planladığı beş adet bataryalı elektrikli aracın ilkini oluşturacak. Polestar 2 de CMA platformu üzerine yükselecek ve donanım seviyesine bağlı olarak 100 kWh kapasiteye varan farklı bataryalarla beslenecek. Çin’de üretilecek olan bataryalı elektrikli modellerin 400 km’nin üzerinde menzil sunması öngörülüyor.
Dört tekerlekten çekiş daha mı fazla tüketiyor?
İki tekerlekten çekişli bir SUV ile dört tekerlekten çekişli bir SUV arasında yakıt tüketimi farkı olup olmadığını, varsa ne kadar fark ettiğini görmek için altı ileri manuel şanzımanla kombine edilen 150 HP gücünde 1.4 TSI motora sahip iki adet VW Tiguan’ı karşılaştırdık. Her iki araçta da stop/start özelliği dışında silindir kapatma özelliği bulunuyor. Artı 85 kg anlamına gelen dört tekerlekten çekiş sistemi, elektronik kontrollü çoklu plaka ile çalışıyor ve sadece gerektiğinde devreye girerek arka aksa güç transferi yapıyor. Her iki araç da eko tüketim parkurunda 388 km yol yaptı ve bu arada özenle kullanıldı. Ardından otoyolda akıcı trafikte maksimum 160 km/s hıza kadar 506 km yol yaptılar. Yapmış olduğumuz ölçüm sonrası ulaştığımız rakam ise komik. Aradaki fark sadece 0.21 lt/100 km.
VW’nin reçetesi : Önce küçül, sonra elektrikli devam et
Alman üretici Golf formatındaki T-Roc’un ardından yaz aylarında markanın bugüne kadar satışa sunacağı en küçük SUV olan T-Cross modelini programa dahil edecek. Ailenin en büyük SUV modelini ise yine Touareg oluşturacak ve yazın üçüncü nesil olarak satışa sunulmaya başlanacak. Ağırlığı 200 kg kadar düşürecek olan yeni platform dışında yakıt verimliliğini artıran yeni motorlar da devreye alınıyor. Yeni 3.0 litre hacimli V6 turbo benzinli ve SCR kat ile donatılan yeni V6 TDI bu motorlardan bazıları. Aslında Audi Q7 örneğinde olduğu gibi bu motordan bir plug-in hibrit sunulması düşünülebilirdi. Ancak VW bunun yerine dört silindirli benzinli motoru destekleyen elektromotorla 381 HP sistem gücü üreten bir benzinli PHEV sunacak.
Çok büyük ve çok pahalı mı? O zaman daha küçük modellerle devam edelim. T-Cross ve T-Roc kadar 2019 yılında bir coupe türeve kavuşacak olan Tiguan da 2019 yılı itibarıyla yüksek yakıt verimliliği sunan farklı elektrikli çözümlere sahip içten yanmalı motorlarla yollara çıkacak. Bunlar içerisindeki en basit çözüm güç gereksiniminin olmadığı durumlarda motoru devre dışı bırakan Blue-Motion. Bu arada ikinci bir batarya elektrikli sistemleri besliyor.
Zengin çeşitlilik
Yakıt verimliliğini artırmak üzere 1.5 TSI motor VGT turbo ile donatılıyor. Bir üst basamak olarak benzinli motorda 48 Volt besleme ve ilave 100 Nm tork üreten marş jeneratörü devreye giriyor. Böylece benzinli motor daha uzun süreler kapatılabiliyor. Salt elektrikli sürüş için üçüncü bir versiyon sunuluyor. Bu versiyonda ya şanzımana ya da arka aksa 20 kW gücünde bir elektromotor entegre ediliyor.
Sonuç
Otomobil kadar çevreci bir SUV mu? Hayır!
Teknolojik alandaki gelişmeler yeni motor ve aktarma organları çözümlerini beraberinde getirirken bu da yakıt verimliliğini artırmaya devam ediyor. Motorların elektrikle geleceğe hazırlanması sayesinde uygulanan çözüme bağlı olarak yakıt verimliliği yüzde 10 ila yüzde 30 arasında artıyor olsa da ne yazık ki plug-in hibrit teknolojisi hâlâ oldukça pahalı bir çözüm. Bunun dışında daha hafif gövde ve daha aerodinamik yapı da yakıt verimliliğini destekliyor. Yine de tüm bu çözümlere karşın SUV’lar, bir sedan veya bir station wagon kadar verimli olamıyor. Sonuç olarak SUV’lara uygulanan bütün bu teknolojik çözümler sedan ve station wagon otomobillere de uygulanıyor. Ayrıca SUV satın alacak olanlar mutlaka göz önünde bulundurmalı ki; daha ağır, daha yüksek ve daha fazla alın alanına sahip bir otomobil alıyorlar.
Son yorumlar